Ana içeriğe atla

En Büyük Efelik Efendiliktir

Bir zamanlar Milli Eğitim Bakanlığı görevini de üstlenmiş olan Hasan Celal Güzel katıldığı bir televizyon programında maksadını aşan cümleler kurarak “Atçalı Kel Memet Efe, PKK’dan farklı değildir” demiş ve bizimde tepkimizi çekmişti. Zaten bu zatın sözlerini dinleyen pek yoktu ancak Ege Efe Kültür Derneği tarafından yargıya taşınınca haberlere konu oldu. Öncelikle Ege Efe Kültür Derneği'ne sessiz kalmadıkları ve konunun takipçisi oldukları için bir teşekkür borçluyuz. 

Konuyu twitter hesabımızdan ve facebook sayfamızdan kısa bir şekilde dile getirmiş, İzmir'in özellikle konu ile ilgili sivil toplum örgütlerini ve kendini efe gibi hisseden hemşehrilerimizi derneğin yargıya intikal eden davasında desteğe çağırmıştık. Peşinen bir kez daha belirtmekte fayda var Yengenblog olarak bu konuda derneği destekçisiyiz. İzmir'de faaliyet gösteren kurumlarında desteklerini görmek konuya güç verecektir. 

Şimdi çok derin bir konu olan zeybeklik tarihine girmeden kısaca neden tepki verdiğimizi izah etmeye çalışalım... 


Zeybekler ve Efeler sadece Çakırcalı Mehmet Efe, Atçalı Kel Mehmet, Demircili Mehmet Efe ve Yörük Ali gibi tanınmış isimler değildir. Onlar geleneğin son tanınmış temsilcileridir. Bu konu; geçmişi antik çağlara kadar uzanan ve hala diploma tezlerine konu olabilecek derinlikte geçmişe sahip bir konudur. Sadece Atçalı Kel Memet örneğini zeybeklik geleneğinin geneline emsal teşkil etmek ne kadar yanlışsa, zeybekliğin bir toplum hareketi değil bir yaşam tarzı olduğunu kabul etmemekte bir o kadar yanlış olur. Eğer bir emsal aranıyorsa, Börklüce Mustafa, Torlak Kemal, Atçalı Kel Memet kadar Yörük Ali, Celal Bayar, Mahmut Esat Bozkurt, Demircili Mehmet Efe, Şükrü Saracoğlu gibi milli mücadele kahramanlarını ve Gökçen Efe, Sökeli Cafer Efe, Kara Fatma, Çakırcalı Mehmet Efe'nin de yaşamını dikkate almak gerekir. Kısacası çok örneği bir araya getirip hepsinin bazı sorularda ortak noktalarını tespit etmek gerekir. 

Neden Zeybekler antik dönemden beridir var olmasına rağmen bir Osmanlı'nın ilk dönemleri bir de son dönemlerinde popüler olmuşlardır? Dönemin koşulları nelerdir? Nedir onları Ege'nin dağlarına iten sebep? Derebeylik sistemi halkı ezen bir sistem miydi? Çalıkakıcı nedir? Zeybek nedir? Nasıl zeybek olunur? Bütün bu soruların cevabını tamamı ile ele alabilmiş bir kitap henüz mevcut değildir. 

Hele ki zeybekleri ırz düşmanlığı ile suçlamak cahilliğin, zeybeklik kurumunu günümüzün bölücü terör örgütü ile bir tutmak, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmanın bir örneğidir.


Bu vesile ile zaman zaman zeybeklik geleneği üzerine yazılar kaleme almakta çok geç kaldığımızı anlamış bulunmaktayız. Durumdan vazife çıkartıp Blog'umuzda bu konuya daha sık değineceğimizi şimdiden belirtmemiz gerekir. Çok engin bir deniz ve biz bu denizde henüz bir bardak su kadar bilgi biliyor olabiliriz. Ancak öğrenmeye hevesliyiz. 

Ege Efe Kültür Derneği'ne dönecek olursak, dernek daha geçtiğimiz sene Tire, Ödemiş ve Gaziemir'de düzenlenen "Zeybek Ateşi" isimli organizasyonda da Blog'umuzda konu olmuştu. Yakın zamanda bir kez daha konu olacağının müjdesini vermek gerek. Çünkü dernek -dikkatinizi çekmiş olabilir- caddelerde afişlerini gördüğümüz "Efe Yüreği" isimli bir süreli dergi çıkartmaya başladı. İlk sayısı için reklam çalışması yapılmamıştı  dolayısı ile haberimiz olmadı ama Ocak-Şubat 2013'te yayınlanan 2. sayısını bayilerden bulup aldık ve yakın zamanda dergi hakkındaki görüşlerimizi de burada paylaşacağız. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sadık Bey Semtinin İsmi Nereden Gelmektedir?

Konak'tan Güzelyalı'ya giderken Vali Konağı ile Köprü durakları arasında yer alan durağın adı Sadık Bey durağıdır. Susuzdede Tepesi'nin kuzey doğusunda Türk Koleji ve Hakimiyet-i Milliye İlkokulu'nun tam arasında kalan bölgededir.  Civarda Sadık Bey'e ait bir heykel bir meydan veya bir sembol yoktur.  Peki kimdir Sadık Bey ve neden bir muhite adını vermiştir? Buyrun beraber okuyalım...

Giraudlar

Toprak mahsullerini ithal değil, ihraç ettiğimiz günlerdi. 1700’lü yılların ortalarıydı ve İzmir, yerel ürünlerin dünya pazarlarına aktarıldığı bir çıkış noktasıydı. Hatta ihracatta on kata ulaşan bir artıştan bahsediliyordu. Zira, “ Batı Avrupa’da sanayi devrimi nedeniyle toprak mahsullerine aşırı ihtiyaç duyuluyordu. ” Jean-Baptiste Giraud’nun Güney Fransa’nın Antibes kentinden İzmir’e gelişi tam da bu döneme rastlamıştı. Takvimler 1761’i gösteriyordu ve Giraud ailesinin ilk üyesi, Marsilyalı bir firma tarafından “ toprak mahsulleri ticareti ” için İzmir’e gönderilmişti. Zamanla aile bu topraklarda kök salacak; Şark Halı, İzmir Yün Fabrikası, İzmir Pamuk Mensucat ve İzmir Basma Fabrikası ile halıcılıktan konfeksiyona bir çok sektörde ilk sınai fabrikaları kuracak; Levanten kültürünü zenginleştirecek; spor güncesine de pek çok başarı ekleyecekti. Cronicles Dergisi'nin 7. sayısında çıkan bu yazıyı, Levantine Heritage görselleri ile birleştirip sizlerle paylaşmak istedik...

Bir Zamanlar İzmir | Palet Restaurant

Palet Restaurant, 2000'li yıllara girmeden mecburen hayatına son vermiş İzmir'e renk katan bir işletmeydi. Kordon'da Alsancak İskelesi'ni geçtikten sonra limana yakın bir yerlerde denizin üzerine kurulmuş enterasan mimarisi ile sembolleşmiş bir eğlence merkeziydi...