Hardalı ile ünlü Dijon kentinde doğan Alman asıllı Fransız Gustave, gençlik yıllarında ailesinin lastik şirketinde yöneticilik yaparken, ailevi bir tartışma nedeni ile işsiz kalır. İşsizlik onu tren yollarına köprü inşa eden bir proje firmasına iter. Burada hızla yükselen ve yaratıcı fikirleri ile dünyanın en ekonomik ve sağlam köprülerini inşa eden Gustave, hızla parlayan kariyeri ile kendisini Panama Kanalı inşasında bulur. Ancak burada büyük bir hüsrana uğratır kendine güvenenleri, sonrasında aklanacağı bir yolsuzluk suçlaması ile Panama hayalleri biter.
İzmir ile ilgili bu blogda bu Fransızın ne işi var diyebilirsiniz. Bazılarınız bu ismi duyduklarında İzmir'in sembol bir mekanını hatırlayabilir.
Daha sonra döndüğü ülkesine dev bir eser bırakmaya karar verir. İlk başlarda çizip, yaptığı esere çirkinlik abidesi diyenler, 1889 yılında 2 milyondan fazla insanın ziyaret ettiği bu eserin ülkenin sembolü olacağını düşünmemişlerdi. Tahmin edeceğiniz gibi bu eser Eyfel Kulesi, tasarımcısı ve yapımcısı ise Gustave Eiffel.
1800'lü yılların ikinci yarısında kapitülasyonlar nedeni ile Gümrükleri ellerinde bulunduran Fransızlar, Anadolu'nun zengin tarımsal ürünlerini Avrupa'ya en kısa İzmir'den taşıyabiliyorlardı. Ancak İzmir'in de doğal liman konumundaki körfezinde, ticari gemilerin yanaşabileceği sınırlı sayıda alan vardı. Şimdilerde Konak ile Pasaport arasında kalan bölge İzmir'in limanı konumundaydı. Fakat bu limanın etrafı hayatın devam ettiği şehrin en hareketli bölgesi olduğundan, ticari malların depolanması zordu. Bu nedenle Fransız Gümrük Bakanı, Sadrazam ile yaptığı görüşmelerden sonra, Basmane Garı'nın körfeze ulaştığı şimdiki Fevzipaşa Bulvarı'nın bittiği yerde denizi doldurarak bir depolama sahası yapma iznini kopardı. Ve ülkesinin tanınan tasarımcısı Gustave Eiffel'i İzmir'e kalıcı bir eser bırakmak üzere işi devretti. Artık ünü yayılmış olan Gustave, İzmir'e yıllarca hizmet verecek bir Gümrük sahası çizdi ve projesini hayata geçirmek üzere Fransız Gümrük Bakanlığı'na verdi. İşte buraya Fransızca rıhtım anlamına gelen Pier ismi verildi. Türk topraklarında kapitülasyonlardan faydalanarak bir Fransız toprağı oluşturulmuştu. 1867 yılında dolgunun üzerine inşası biten Pier, Fransız Gümrük Bölgesi olarak tanınmaya başladı. Cumhuriyetin ilanından sonra bile 1950 yılına kadar bu alan Gümrük olarak kullanılmıştır. Semtin isminin Gümrük olması da buradan gelir.
1960-1995 yılları arasında bu alan Balık Hali olarak kullanılmıştır. Daha sonra Ahmet Priştina zamanında bu alan Butik Alışveriş Merkezi haline getirilerek Konak Pier adını almıştır.
Şimdilerde İzmir'in nezih bir mekanı olarak hizmet vermeye ve körfezi süslemeye devam ediyor. Eğer İzmirliyseniz ve hala günbatımında bir bira içmediyseniz Pier'de, ölmeden önce yapmanız gereken şeyler listesine ekleyin.
İlk Yayın Tarihi: 23 Ocak 2010
Yorumlar
Yorum Gönder