Ana içeriğe atla

Gelin Hamamı



Yakındoğu Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden 2002 yılında mezun olan Özlem Erdoğan'ın "Dünden Bugüne İzmir" isimli tezinden bir alıntı yapmak isteriz. İzmir'in tarihine ve kültürüne detaylı bir şekilde ışık tutmaya çalışan bu tezin tamamına ait linkini de yazının devamında bulabilirsiniz. 

İzmir hamamlarında gerçekleşen en özel günlerden biri de "Gelin Hamamı"dır. İzmir'deki evlilik ve düğün geleneğinde önemli yeri olan günlerden biri de, dünya evine giren genç kız için zifaftan önce düzenlenen bu hamam törenidir. Her iki ailenin her yaştan hemen tüm kadınları ile yakın akraba ve komşu kadınların da davetli olduğu özel hamam töreninin baş konuğu olan "gelin"in evden hamama götürülmesi İzmir'de başka şehirlere oranla daha "sessiz" biçimde gerçekleşmektedir. Ancak kafilenin sokaktaki sessizliği hamama girer girmez bozulmakta ve adeta kıyamet kopmaktadır. Önceden yapılan anlaşma ile o gün özel olarak kapatılan hamamın göbek taşında genellikle ut, keman ve teften oluşan bir kadın saz takımı ve onların yanı sıra peştemala sarılmış çengiler de hazır bulunmaktadır.

Gelin hamamı kafilesi içeriye girer girmez şenlik başlamakta, şarkılar söylenmekte, göbekler atılmaktadır. Yenge hanımın ve tecrübeli natır kadınların büyük bir özenle gelini yıkamaları sırasında, saz takımının hamamın buharından akordu düşen ut ve derisi yumuşayan tefin nezleli ahengi ile coşan kalabalık, kurtlarını bir güzel dökmektedir. Bu arada kadın hamamlarının değişmez başka tiplerinin de bulunduğunu söyleyebiliriz. Bunların başında kadın satıcılar gelmektedir. İzmir'deki kadın hamamlarının gözde satıcıları içinde en başta susam helvası ya da kâğıt helva satan arap bacılar gelmektedir. Bunların "Gelin Hamamı" sırasındaki önemli bir görevi de; gelin yıkanırken iç kısma alınmayan çocukları yaptıkları maskaralıklarla güldürerek oyalamaktır.

Kadın hamamlarına ait bu adetler ve bu hamam eğlenceleri toplumsal gelişmemizin içinde tarihteki yerlerini almış ve bir çoğunun yalnızca adı kalmış hamamlarla geçmişte kalmışlardır. Cumhuriyet döneminin Türk kadınına tanıdığı sosyal haklar, eski hamam geleneğinin tamamen anılarda kalmasına neden olmuştur. Hamam sözcüğü çağdaş Türk kadını için artık yalnızca "yıkanma yeri" anlamını taşır kalmıştır. Günümüzde İzmir hamamları da yavaş yavaş kaybolmaktadır. Hem bulundukları yerlerdeki arsa bedellerinin inanılmaz artışı, hem de günümüzün hızlı yaşam temposun içinde oldukça zaman alan "hamam keyfine" ilginin azalması onların da bir bir kapanmasına neden olmaktadır.


İlk Yayınlanma Tarihi 22 Kasım 2009 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sadık Bey Semtinin İsmi Nereden Gelmektedir?

Konak'tan Güzelyalı'ya giderken Vali Konağı ile Köprü durakları arasında yer alan durağın adı Sadık Bey durağıdır. Susuzdede Tepesi'nin kuzey doğusunda Türk Koleji ve Hakimiyet-i Milliye İlkokulu'nun tam arasında kalan bölgededir.  Civarda Sadık Bey'e ait bir heykel bir meydan veya bir sembol yoktur.  Peki kimdir Sadık Bey ve neden bir muhite adını vermiştir? Buyrun beraber okuyalım...

Giraudlar

Toprak mahsullerini ithal değil, ihraç ettiğimiz günlerdi. 1700’lü yılların ortalarıydı ve İzmir, yerel ürünlerin dünya pazarlarına aktarıldığı bir çıkış noktasıydı. Hatta ihracatta on kata ulaşan bir artıştan bahsediliyordu. Zira, “ Batı Avrupa’da sanayi devrimi nedeniyle toprak mahsullerine aşırı ihtiyaç duyuluyordu. ” Jean-Baptiste Giraud’nun Güney Fransa’nın Antibes kentinden İzmir’e gelişi tam da bu döneme rastlamıştı. Takvimler 1761’i gösteriyordu ve Giraud ailesinin ilk üyesi, Marsilyalı bir firma tarafından “ toprak mahsulleri ticareti ” için İzmir’e gönderilmişti. Zamanla aile bu topraklarda kök salacak; Şark Halı, İzmir Yün Fabrikası, İzmir Pamuk Mensucat ve İzmir Basma Fabrikası ile halıcılıktan konfeksiyona bir çok sektörde ilk sınai fabrikaları kuracak; Levanten kültürünü zenginleştirecek; spor güncesine de pek çok başarı ekleyecekti. Cronicles Dergisi'nin 7. sayısında çıkan bu yazıyı, Levantine Heritage görselleri ile birleştirip sizlerle paylaşmak istedik...

Bir Zamanlar İzmir | Palet Restaurant

Palet Restaurant, 2000'li yıllara girmeden mecburen hayatına son vermiş İzmir'e renk katan bir işletmeydi. Kordon'da Alsancak İskelesi'ni geçtikten sonra limana yakın bir yerlerde denizin üzerine kurulmuş enterasan mimarisi ile sembolleşmiş bir eğlence merkeziydi...