Ana içeriğe atla

Küçük Akkum

Biz İzmirlileri çok kıskanır İstanbullular. Çünkü burnumuzun dibinde Çeşme, Kuşadası, Foça vardır. Biraz açarsak pergeli Bodrum, Ayvalık, Didim vardır. Bizim için deniz kenarına gitmek için yıllık izin kullanmamıza gerek yoktur. Günübirlik gidebiliriz. Zaten günübirlik kavramı daha çok bizi anlatır, bizde rastlanır.

Yıllar önce Kuşadası, daha sonra Bodrum, son yıllarda ise Çeşme bizim elimizden alındı. Artık tüm Türkiye'nin gözü bu mekanlarda olunca herkes buraya hücum etti.

Bazı kuytu köşelerimizi ise herkes öğrenmesin diye gizli tutarız. Akkum bunlardan birisi....
Akkum, yakın zamanda Cittaslow'a dahil olan Seferihisar'ın şirin beldesi Sığacık'ın hemen bitiminde yer alıyor.

Marina'nın yanından tırmanan kısa yolun en üstüne çıkarsanız sizi muhteşem bir manzara karşılar.

Seferihisar Körfezi...

İşte bu manzarayı izlerken ayaklarınızın altındaki küçük cenneti göremeyebilirsiniz. Ufukta görülen Sisam adası ve  alabildiğine deniz sizi alıp götürür. Halbuki hemen aşağıda Akkum Koyu tüm zerafeti ile sizi bekler. İncecik kumları, masmavi denizi, dalga almayan doğal yapısı ile tam aranılan özelliklerde bir plajdır.

Bu koy kendi içerisinde doğal olarak ikiye ayrılır. Büyük Akkum plajı, adından da anlaşılacağı gibi büyük olan bölüm ve Belediye tarafından işletilmekte olup hafta sonları ücretlendiriliyor. Ama hafta içi halk plajı olma özelliğini koruyor. Bu koyun uç noktasında sörfçülerin mekanı bulunuyor.

Koyun diğer ve küçük olan kısmı ise Küçük Akkum olarak nitelendirilen bölümü. Burası bir işletme tarafından işgal edilmiş durumda. Ama bence iyi ki işgal edilmiş. Yoksa bu güzelliğini koruyamazdı. Giriş hafta içi de hafta sonu da paralı. Hafta sonu girişler 20 TL kişi başı olarak ücretlendirilmiş. Bunun karşılığında şezlong, şemsiye, soyunma giyinme kabinleri ve duştan faydalanabiliyorsunuz. Giren herkese bu imkanlar sağlanıyor.

Ayrıca Beach Club olmasına rağmen Çeşme ve Bodrum'da rastlayacağınız türden bangır bangır bağıran bir müzik yok. Müzik herkesin duyabileceği kadar açılıyor ve sanırım kimseyi rahatsız etmiyor.

Bir koyu kapladığı için tesis kademe kademe denize iniyor. Her bir terasın keyfi ayrı. İster deniz kenarında konuşlanın, ister incir ağacının altında.. Hepsinin keyfi bir başka.

İçecekleriniz ve yiyecekleriniz biraz yavaşta olsa sizin olduğunuz yere geliyor. Fiyatlar beach club için normal değerlerde.

Özellikle Poyraz havalarda hiç dalga almayan koy, sabah saatlerinde tenha olması sebebi ile denizin tadını doya doya çıkartabileğiniz kadar sakin.. Öğle saatlerinde başlayan yoğunluk sonrasında hem oturacağınız yer seçeneği hem otopark seçeneği azalıyor. Dolayısı ile denizde kalabalıklaşıyor. Ancak bu sizin yüzmeniz engel olabilecek yoğunlukta değil.

İzmir İl Sağlık Müdürlüğü tarafından periyodik olarak alınan numuneler sonucunda suyun temizlik değerlerinin çok iyi çıkması sevindirici bir not... Mavi Bayrak için kılavuz değerler 500-100ml total koliform  olarak görülürken burada bu değerler 8 ml olarak ölçülüyor. Yani standartlarında üzerinde bir temizlik. Bu oran Çeşme'deki plajlarda standartların içerisinde görülüyor dersek sanırım temizliğini anlatabiliriz.

Ramazan ayına girmeden önceki son pazar günü bu Beach Club saat 13:00 gibi içeri girişleri kapatmış. Yoğunluktan dolayı böyle bir uygulama yaptıklarını söyleyen yetkililer, "içeriye girebilen şanslı müşterilerimizi üzmek istemezdik. Dışarıda kalanlardan özür dileriz" diye bir açıklama yaparak misafirlerinden özür dilemiş. Aynı hafta bu olayı doğrularcasına Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer bir personelini Sığacık girişinde  giren araç sayısını saymakla görevlendirmiş. Sonuç 3518 araç girişi. Araçların 3 kişi ile giriş yaptığını var sayarsak misafir sayısını aşağı yukarı tahmin etmiş oluruz. 

Yavaş yaşayan ilçemiz Seferihisar'ın yavaş yavaş keşfedilen bu bakir koylarına gözümüzün içi gibi bakarak, vahşi popülarizme yenilmemesi için çabalamalıyız. Yoksa buraların Kuşadası, Bodrum ve Çeşme olması işten bile değil.  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sadık Bey Semtinin İsmi Nereden Gelmektedir?

Konak'tan Güzelyalı'ya giderken Vali Konağı ile Köprü durakları arasında yer alan durağın adı Sadık Bey durağıdır. Susuzdede Tepesi'nin kuzey doğusunda Türk Koleji ve Hakimiyet-i Milliye İlkokulu'nun tam arasında kalan bölgededir.  Civarda Sadık Bey'e ait bir heykel bir meydan veya bir sembol yoktur.  Peki kimdir Sadık Bey ve neden bir muhite adını vermiştir? Buyrun beraber okuyalım...

Giraudlar

Toprak mahsullerini ithal değil, ihraç ettiğimiz günlerdi. 1700’lü yılların ortalarıydı ve İzmir, yerel ürünlerin dünya pazarlarına aktarıldığı bir çıkış noktasıydı. Hatta ihracatta on kata ulaşan bir artıştan bahsediliyordu. Zira, “ Batı Avrupa’da sanayi devrimi nedeniyle toprak mahsullerine aşırı ihtiyaç duyuluyordu. ” Jean-Baptiste Giraud’nun Güney Fransa’nın Antibes kentinden İzmir’e gelişi tam da bu döneme rastlamıştı. Takvimler 1761’i gösteriyordu ve Giraud ailesinin ilk üyesi, Marsilyalı bir firma tarafından “ toprak mahsulleri ticareti ” için İzmir’e gönderilmişti. Zamanla aile bu topraklarda kök salacak; Şark Halı, İzmir Yün Fabrikası, İzmir Pamuk Mensucat ve İzmir Basma Fabrikası ile halıcılıktan konfeksiyona bir çok sektörde ilk sınai fabrikaları kuracak; Levanten kültürünü zenginleştirecek; spor güncesine de pek çok başarı ekleyecekti. Cronicles Dergisi'nin 7. sayısında çıkan bu yazıyı, Levantine Heritage görselleri ile birleştirip sizlerle paylaşmak istedik...

Bir Zamanlar İzmir | Palet Restaurant

Palet Restaurant, 2000'li yıllara girmeden mecburen hayatına son vermiş İzmir'e renk katan bir işletmeydi. Kordon'da Alsancak İskelesi'ni geçtikten sonra limana yakın bir yerlerde denizin üzerine kurulmuş enterasan mimarisi ile sembolleşmiş bir eğlence merkeziydi...