Hoşgeldin onbir ayın sultanı Şehr-i Ramazan...
Bu kutsal ay hayırlara vesile olur inşallah...
İzmir'de ramazan gelenekleri nedir diye araştırırken aslında çokta özel bir geleneği olmadığını gördüm. Belkide kayıt altına alınmamış gelenekler vardır. Bursa'da Karagöz-HacivAt, İstanbul'da Feshane Eğlenceleri, Siirt'te Melede Ateşi, Sinop'ta Helesa gelenekleri gibi İzmir'e has bir gelenek yok...
Osmanlı döneminde nüfusunun yarısına yakın kısmı Ortodoks Rumlar başta olmak üzere Hristiyanlar ve Yahudilerden oluşan İzmirde Ramazan ayının gelişi Kemeraltı'ndan belli olurmuş. Oruç tutan müslüman esnaf rahatsız olmasın diye gayrimüslim esnaf ulu orta yemek yemez, çay bile içmezmiş. Akşamları geniş katılımlı iftar sofraları kurulur bu sofralara oruç tutan tutmayan herkes davet edilirmiş. Köklü bir değişim yaşanmasa da kendine has geleneği olmadığından günümüze yansıyan bir geleneği de yoktur kentimizin.
Çocukluğumdan hatırladığım, yaz aylarına denk gelen Ramazanlarda öğrenciler pide satarak harçlıklarını çıkartırlardı. Akşam üstü saatlerinde başlayan satış iftara değin sürerdi. İftardan sonra ise şerbetçiler, macuncular, pamuk helva ve dondurmacılar çıkar sokak sokak gezerlerdi.
Ayrıca Ramazan ayının en eğlenceli yanı biz çocuklar için yarım gün oruç tutma kısmıydı. Bize ya sabahtan öğlene kadar ya da öğleden sonra iftara kadar oruç tutmamızın yeterli olacağını söyleyen büyüklerimiz bizleri oruca da hazırlarlardı.
İlkokul çağına geldiğimizde ise toplamda 3 gün oruç tuttuğumuzda yanına bir "0" koyarak 30 güne tamamlanacağını söylerlerdi.
Bazı akşamlar mahallenin bütün çocukları toplanır Teravih namazına giderdik. Hem gidiş hem dönüş yolculuğumuz çok eğlenceli geçerdi.
Ramazan deyince aklıma birde Güllaç gelir. Sadece bu ay yapılan bu tatlı benim çok hoşuma gitse de sanırım ailemin pek hoşuna gitmediği için bizde fazla bulunmazdı. Bende katıldığımız iftarlarda ikram edilen güllaçlara yer kalsın diye az yemek yerdim. Güllaç yapılmadan önce kağıt gibi görünüp, sütlendirildikten sonra ise cevizle birlikte nefis bir tatlı olur.
Sizi bilmem ama bizim ailede herkes başka açardı orucunu. Mesela babaannem tuz ile, dedem su, anneannem zeytin, bizlerse hurmayla açardık. Geçtiğimiz gün bir sohbette geçti hurma konusu, eskiden hurma günümüzdeki kadar bol değildi ve çok pahalıydı o yüzden sofraya kişi sayısı kadar hurma getirilirdi.
Hatta araştırmalarda yazıldığı üzere Osmanlı zamanında Hicaz'dan kalkan gemiler önce Antalya, sonra Bodrum, İzmir, Çanakkale ve İstanbul rotasını izleyerek hurmaları dağıta dağıta gelirlermiş. Hurma stoku gemilerin Ramazan öncesi bıraktığı kadar olurmuş. Ama Ege genelinde kuru incir ve üzüm de güzel bir iftariyelik olarak yerini almıştır. Günümüzde ise hurmanın envai çeşidi tezgahları süslüyor.
Şimdi çok köklü bir geleneğimiz olmadığını ama hepimizin bir ramazan kültürü olduğunu anlıyorum.
Ramazan boyunca tutabilenlerin orucunu Allah kabul etsin...
Araştırmalarım sürüyor eğer bir bilgiye ulaşırsam paylaşacağım.
Üstteki resim Serbetçi Kadir Ağa 1864-1954.. Şimdi Kemeraltı'nda 2. Beyler sokağının köşesinde nefis karadut ve limonataları ile meşhur şerbetçi...
Yorumlar
Yorum Gönder