Öyle bir yer anlatmaya çalışacağız ki neresinden başlayacağımızı bilemiyoruz.
Kuzeyde dersek, evet kuzeyde sayılır. Batı da dersek evet batıda da sayılır. Önceki yazılarımızda yer verdiğimiz Beydağ ve Kınık'ın tam ters istikametlerinde... Kordon'da oturup gün batırırken silüetini görebileceğiniz kadar yakın olsa da karayoluyla gidebileceğiniz en uzak ilçelerden birisi.
Koyları el değmemiş diyebileceğimiz kadar güzel, gemicilerin etrafından dolanırken manzarasından sıkılmadığı, balıkçıların denizinden dönmek istemediği, dağları bereketli, denizi bereketli bir yer. Börklüce'nin memleketi, İzmir'in doğal kalesi, Zeytini bile işlemeye gerek duymadan dalında eren, endemik bitki sayısı oldukça fazla olan, şimdilerde devasa rüzgar gülleri, duble yolları ve talan edilmeye hazır doğası ile biliniyor.
Hala anlamamış olamazsınız. Kopanisti peyniri, Nergis çiçeği, Ayıbalığı, Mordoğan desek?
Hala mı Karaburun'dan bahsettiğimizi anlamadınız.
O zaman buyrun İl Kültür Müdürlüğü'nün Karaburun tanıtımına... Sizin için en iyisi en kısa sürede okuyup sonrasında ziyaret etmek olur..
KARABURUN ADI NEREDEN GELİYOR?
Karaburun adının nereden geldiği konusunda çok değişik görüşler ve varsayımlar mevcuttur. Çok eski dönemlerde, yarımadanın adının "Capo Calaberno" olması, fonetik olarak adın buradan değişerek geldiğini düşündürmektedir. Bir varsayıma göre ise; deniz yoluyla yarımadaya ilk varışta "Kömür Burnu" denilen mevkiin görülmesi nedeniyle, kayaların rengi esas alınarak "Karaburun" denildiği şeklindedir. Bir başka varsayım da eski Türk adlandırma usullerinde; kuzey yönünün "kara", güney yönünün ise "ak" olarak adlandırılması mantığına dayandırılmadır. Şimdiki ilçe merkezi eski haritalarda "Karaburun", Eşendere burnu ise "Akburun" olarak geçmektedir.
KARABURUN COĞRAFYASI
Karaburun, İzmir’ in Ege Denizine doğru uzanan Urla Yarımadasının, Balıklıova ile Gerence Koyları arasındaki hattın kuzey kesimini oluşturan 600 km2 lik Karaburun Yarımadasında kurulmuştur. İzmir’ e uzaklığı 100 km. dir. Güneyinde Çeşme, Doğusunda Urla yer alır. Doğu, Batı ve Kuzeyi denizlerle çevrili olan, İzmir Körfezinin girişinde yer alan ve körfezin Güney kıyılarının büyük bir bölümünü oluşturan Karaburun Yarımadası, 36 - 38° Doğu boylamları arasında yer almakta olup, 415 km² yüz ölçümüne sahiptir. Deniz seviyesinden yüksekliği 50 m. dir.
İklimi: Yarımada'nın iklimi Akdeniz İklimi ve bitki örtüsü de tipik bir Akdeniz Bitki Örtüsü özelliği taşır. Yazları sıcak ve kurak, kışları ise ılık ve yağışlıdır. Son 5 yılın ortalamalarına göre yıllık yağış miktarı 650 - 750 mm, en düşük sıcaklık -2°C ve en yüksek sıcaklık ise 35°C dir.
Yeryüzü Şekilleri: Yarımada genelde oldukça engebeli bir yeryüzü yapısına sahiptir. Orta bölümünde kuzey-güney istikametinde uzanan Bozdağ kütlesi, 1212 metreye ulaşan yüksekliğiyle (Akdağ Tepesi) yarımadanın en yüksek kesimini oluşturur. Dağlar denize dik inerler ve bu durum Karaburun Yarımadası'nın yerleşimini oldukça etkilemiştir. Mordoğan, Yeni Liman, Badembükü ve Denizgiren mıntıkalarının bir bölümü ovalıktır.
İzmir körfezi boyunca Kuzey ve Batı kıyıları çok güzel manzaralı bir şerit halinde uzanmakta olup, çok sık koyları vardır. Bu koylar sırasıyla; Sıcağıbükü, Kumburnu, Çatalkaya Körfezi, Mordoğan İskelesi, Ardıç, Kaynarpınar, Boyabağı, Akbük, Eşendere, Olcabük, Bodrum, Karaburun İskelesi, Yeniliman, Denizgiren, Karareis, Kocadere ve Gerence’dir.
Karaburun' da herhangi bir yerleşimin söz konusu olmadığı Büyük Ada, Uzun Ada, Göyne ve Bayta (Goni) Adaları mevcuttur.
İdari sınırları hemen hemen coğrafi sınırlarına uyar. Karaburun İlçe Merkezi İzmir' e 100 km, Çeşme' ye 46 km uzaklıktadır. Gene Yarımada kıyıları, Foça' ya 14 mil, Yunanistan' ın Midilli Adası' na 20 mil ve Sakız Adası' na 15 mil uzaklıktadır.
Mordoğan: İzmir'e 80 km mesafede en az Karaburun kadar güzel bir sahil kasabasıdır. Karaburun ilçesinin bir beldesi olup, buraya 20 km uzaklıktadır. Uzunada'nın tam karşısında yer alır. Mordoğan, özellikle Çatalkaya, Ayıbalığı kayalıkları ve Plajı, Ardıç Plajı, amatör balıkçılığı ve 70 çeşit mor çiçeği ile ünlüdür. İzmir-Çeşme otoyolunun 45. km'sinde Karaburun yol ayrımından sapılarak gidilir. Yolunun virajlı olması sebebi ile Çeşme ve Kuşadası kadar popüler olmayıp, yol boyunca Ege'nin tipik bitki örtüsü olan makiler ve zeytin ağaçları eşlik eder. İzmir Üçkuyular'dan kalkan minibüslerle 1 saatte İzmir' in bu kasabasına ulaşmak mümkündür.
Mordoğan beldesi; 1987 yılında, Çatalkaya ve Eski Mordoğan Köylerinin birleşmesiyle kurulmuştur. Günümüzde Mordoğan beldesi; Ardıç, Çatalkaya, Eski Mordoğan, Kütlücek ve Merkez mahalleleri adıyla bilinen beş mahalle ile mücavir alanında yer alan üç adet köyden oluşmaktadır. Köyler; Eğlenhoca, Köserede ve İnecik'tir.
Mordoğan’ın Tarihi: Mordoğan M.Ö. IV. yüzyılda, Mimas ismiyle kurulmuştur. O zamanlar, idari bakımdan, Eritrea Krallığına bağlı idi. Eritrea, Çeşme'nin Ildır köyüdür. XVI. yüzyıldaki deniz haritalarında, Mordoğan'ın adı Mimas olarak kayıtlıdır. Mimas ismi eski haritalarda ve Romalı şair Oviduşun Truva Savaşlarını anlatan dizelerinde geçmektedir.O tarihlerde, Eritrea Krallığında, ölüme mahkum edilen hükümlüler Mimas'a gönderilir ve son günlerini orada geçirmeleri sağlanırmış. Yönetim bakımından, Eritrea'ya bağlı olan Mimas, ticari bakımdan ilişkilerini Kilizmanya (Bugünkü Güzelbahçe) ile geliştirmiş olup, bütün alışverişlerini Kilizmanya ile yapardı. Mimas'ın ürünleri, özellikle de çekirdeksiz üzümü Sultaniye Avrupa'ya ihraç edilirmiş.
Çok eski zamanlardan beri meskûn olan Yarımada, Akdeniz çevresinde bir siyasi birlik oluşturan Roma döneminde hayli gelişmişti. Bununla birlikte antik dönemin siyasi ve fikri tarihine daha çok etkili olan Klazomenia'dan (Kilizman) günümüze pek kalıntı kalmamıştır. Çatalkaya köyü ovasında, Ömer Şangüder'e ait tarlada bulunmuş olan, Eritrea kralının kızının lahdi, İzmir Arkeoloji Müzesi'nde bulunmaktadır. Lahdin içinde, kızın bel kemiğinin bir kısmı halen mevcut bulunmaktadır. Şehir olarak Mimas, Çatalkaya ovasından Kumburnu'na kadar uzanır ve bugün Karavela adasının yanında. Denizin içinde bulunan liman kalıntıları, sandaldan görülen mahalle kadar uzanırdı. Sandaldan bakıldığında, evlere ait pencerelerin demirleri dahi görülmektedir. Akdağ’da IV. yüzyıldan kalma, siyah granitten yapılmış, Mimaslılara ait bir mabet bulunmaktadır. O zamanlarda, Mimas halkı bu mabette toplanır, Ayinler tertipler ve bereket tanrısından yağmur ve bol ürün vermesi için dua ederlermiş.
BİTKİ ÖRTÜSÜ VE NERGİS
Karaburun Yarımadasının florasını tipik bir Akdeniz Bitki örtüsü oluşturur ama kendine özgü bazı farkları da saklı tutar. Örneğin; zeytinde Hurmayı, çiçekte Nergis’i, sebzede Enginar’ı, kendine has özellikleriyle sadece bu yarımadada bulmak mümkündür. Yüzlerce şifalı otu, onlarca çeşit Kekik ve Adaçayını, doğanın eşsiz hediyesi yüzlerce kır çiçeğini, Karaburun Yarımadası bünyesinde barındırmaktadır. Karaburun Yarımadası'nın bitki örtüsünü genellikle makiler oluşturur. Ormanlar bakımından fakirdir. Yaklaşık 27.000 Hektar Kızılçam ormanı mevcuttur.
Bölgesel bazı değişiklikler göstermekle birlikte bitki örtüsünü oluşturan bitkiler çoğunlukla deliceler, kocayemiş, sandal, menengiç, kermez meşesi, tesbih, akça ağaç, sakız, laden gibi bitkilerdir. Şifalı otlar açısından oldukça zengin bir yapıya sahiptir. Yarımada'da yetiştiği bilinen ve bugün fitoterapik değeri olan yaklaşık 47 tür şifalı ot vardır. Sütleğen, yarpız, gelincik otu, kantaron otu, kapari, kekik, kenger, sığırotu, ada soğanı, adaçayı bu tür bitkilere örneklerdir. Karaburun Yarımadası geçmişinde Bağları ve Zeytinlikleri ile tanınan bir yöre iken aradan geçen uzun zaman içinde bağ alanlarının miktarı oldukça azalmıştır. Bunda, yörenin göç veren bir özellikte olması, ekonomik nedenler, önlenemeyen hastalıklar ve en önemlisi yöre nüfusunda meydana gelen değişimler önemli rol oynamışlardır. Elbette bugün de zeytin, Yarımada için çok şey ifade etmektedir. Yaklaşık 2560 Hektar arazide 470.750 zeytin ağacı mevcuttur. Ürün yıllarında yaklaşık 3500 ton ürün alınmaktadır. Zeytinliklerin bir bölümünün ulaşım zorluklarından bir bölümünün ise sahiplenilmemekten ürünleri toplanamamakta, bu da kayıplara neden olmaktadır. Bağlar ise bugün 60 Hektarı çekirdeksiz ve 10 Hektarı çekirdekli olmak üzere sadece 70 Hektar arazide yapılmaya devam edilmektedir.
Bugün Karaburun Yarımadası'nın en önemli tarımsal ürünleri kesme çiçekçilik, narenciye ve enginardır. Nergiz ve Sümbül olarak 156.3 dekar araziden 22.000 çiçek elde edilmektedir. Enginar üretimi ise yaklaşık 140 Hektar arazide yapılmakta olup 6.450.000 adet enginar kesilmektedir. Narenciye üretimi Limon, Mandalina ve Portakal olarak yapılmakta 90 Hektar araziden yaklaşık 1060 ton ürün alınmaktadır.
Karaburun' da tüm bu bitkiler farklı özellikleri de beraberinde barındırır. Bölgesel bazı değişiklikler göstermekle birlikte bitki örtüsünü oluşturan bitkiler çoğunlukla deliceler, kocayemiş, sandal, menengiç, kermez meşesi, tesbih, akça ağaç, sakız, laden gibi bitkilerdir.
Şifalı Otlar
Şifalı otlar açısından oldukça zengin bir yapıya sahiptir. Yarımada'da yetiştiği bilinen ve bugün fitoterapik değeri olan yaklaşık 67 tür şifalı ot vardır. Sütleğen, yarpız, gelincik otu, kantaron otu, kapari, kekik, kenger, sığırotu, ada soğanı, adaçayı bu tür bitkilere örneklerdir.
Hayvanlar
Karaburun faunası itibariyle de çok zengindir. Gerek karada ve gerekse denizlerde çok değişik ve ender hayvan cinslerine rastlamak olasıdır. Yaban domuzu, tilki, sansar, su samuru, porsuk, tavşan, sincap, yırtıcı kuşlar (kartal, şahin, doğan gibi), çok sayıda çeşitli böcek ve kelebekler, tatlı su kaplumbağları ve yengeçleri, bukalemun, kertenkele ile değişik av kanatlıları gibi çok geniş bir doğal yaşam yelpazesi vardır.
Denizleri itibariyle de Yarımada son derece zengin bir yapıya sahiptir. Yurdumuz sularında yaşayan hemen tüm balık ve deniz canlıları türlerini, Karaburun Yarımadası denizlerinde bulma şansı vardır. Bilinçsiz ve yasak avlanmanın yapıldığı dönemlerde bu canlıların sayılarında büyük bir düşüş olmuşsa da alınan önlemler ve uygulanan denetimler sayesinde çeşitlilik ve sayıca artışlar sağlanmıştır.
Fakat Karaburun Yarımadası için tüm bu kara ve deniz canlıları son derece önemli bir zenginlik teşkil etmekteyse de içlerinde en önemlileri şüphesiz ki tüm dünyada sayıları 500 ve yurdumuzda ise 100 civarında kalmış olan "Akdeniz Foku (Monachus monachus)" ile, gene nesli tükenmeye yüz tutmuş bulunan "Ada Martısı" dır. Yarımada kıyılarında çok sayıda fok mağarası mevcut olup, bunların bazıları foklar tarafından doğum amacıyla da kullanılmaktadır. Tümü, çok önemli ve yoğun bir çalışma ile koruma altına alınarak, nesillerinin devamı konusunda iyileştirici önlemler alınan bu hayvanların varlığı, Yarımada'nın bu açıdan önemini artırmaktadır.
Nüfusu: 28.01.2011 tarihi itibariyle TUİK tarafından açıklanan 2010 yılı ADNKS sonuçlarına göre Karaburun’da toplam 2.685 kişi, Mordoğan’da ise 3.271 kişi kayıtlı bulunmaktadır.
KARABURUN’UN İDARİ YAPISI
Karaburun İlçesi, Çeşme İlçesine bağlı Ahırlı isminde bir kasaba iken 1910 yılında Çeşme İlçesinden ayrılarak bağımsız bir ilçe olmuş ve Karaburun adını almıştır.
Karaburun Belediyesi: Karaburun Belediyesi, Türkiye' de kurulmuş en eski Belediyelerden bir tanesidir. İlçe Merkezi ve Mücavir alanında yer alan 5 köyü kapsayan hizmet sahası içinde, son derece kısıtlı bütçe ve olanaklarıyla en iyi hizmeti vermek gibi bir gayretin içerisindedir.
Karaburun Belediyesi Ambleminde halen bulunan 1902 Tarihi bile Karaburun Belediyesi'nin ne kadar eski ve köklü olduğunun göstergesidir. Oysa yapılan araştırmalar ve incelenen Devlet-i Osmaniye, Aydın ve İzmir Vilayetleri Salnameleri ve nihayet T.C. Devlet Salnamelerindeki kayıtlar Belediyemizin tarihini çok daha gerilere taşımaktadır. Bu Salnamelerdeki ilk Belediye Reisi kaydı 1881-1886 yıllarında bu görevde bulunan Mehmet Ali Efendi ile başlamaktadır.
Karaburun' un 1910 Yılında Kaza olduğu göz önüne alınırsa, Belediye oluşumunun Karaburun' un önce Aydın Vilayeti, sonra Çeşme Kazası ve nihayet İzmir Vilayetine bağlı olarak süren Nahiyelik döneminde başladığı anlaşılır. 1900 yılında "Karaburun Kazası" kurulduktan sonra oluşan Belediye yapısı, ambleme kuruluş yılı olarak 1902 tarihinin yazılmasına neden olmuş olabilir.
KARABURUN TARİHİ
ANTİK DÖNEM
Karaburun Yarımadası'nın tarihi Prehistorik dönemden başlar. Bulunan el yapımı taş baltalar, bazı araç ve el aletleri, çanak ve çömleklerin yapılan incelemelerinde, bunların MÖ 4000 (Kalkolitik Dönem) yıllarına ait oldukları saptanmıştır. Bu dönemde yerleşimin bugün bilinen bariz izleri, bu çağa ait yerleşim tahminlerini, Manastır, Çakmak Tepe, Mordoğan ve Ildırı ile sınırlı kalmaktadır. Asıl yerleşim, MÖ 12-11. yüzyıllarda, Anadolu' da Hitit uygarlığının sona ermesinin ardından Aka göçleri ve sonrasında "Aiolya" ve "Ionia" bölgelerinin kurulması ile daha bir belirginleşmektedir. Bunlar bazı Ege Adalarını da [Sakız(Khios) ve Sisam(Samos) gibi...] içine alan bölgelerdir. Bu sırada 12 çok önemli Ion kenti kurulmuştur. Bunlar; güneyde Miletos, Myus, Priene, orta bölgelerde Ephesus (Efes), Kolophon, Teos ve Lebedos, kuzeyde ise Erythrai (Ildırı), Klazomenai, Phokaia (Foça) ile Samos ve Khios Adaları' dır.
Bu kentlerden Erythrai'nin toprakları içinde, o dönemde "Mimas" olarak bilinen Karaburun Yarımadası da yer almaktadır. Erythrai zamanın en önemli ve zengin kentlerinden birisidir. Zenginliğinin yanında bu çağda Erythrai'nin ünlenme nedenlerinden birisi de, tanrıların sözcüsü olarak kabul edilen ve "Sibylline Kâhinleri" diye adlandırılan kişilerden en önemlilerinden birisinin burada yaşamış olmasıdır. MÖ 5. yüzyılın sonlarında Erythrai, Pers İmparatorluğu egemenliğine girmiş ve MÖ 334 yılında Büyük İskender'in Persleri yenmesiyle tekrar bağımsızlığına kavuşmuştur. MÖ 133' de Bergama Krallığı'nın Roma İmparatorluğu'na bağlanmasıyla Erythrai de Roma topraklarına katılmıştır. Daha sonrada Doğu Roma kenti olmuştur. Erythrai kentine bağlı 5 küçük kentin daha var olduğu bilinmektedir. Bunlar; Polikhna, Pteleon, Sidousa, Boutheia ve Elaiousa' dır. Ancak bu kentlerin bugün hangi yerleşim birimlerine eş olduğu konusu belirsizdir. Biraz da varsayımlar üzerinden yapılan çalışmalarla, Pteleon' un Denizgiren, Sidousa'nın Ahırlı (Karaburun'un eski adı) ve Sahip Adası, Boutheia'nın Meli ve Polikhna'nın da Balıklıova'ya eş düştüğü kabul edilmiştir. Karaburun Yarımadası, Doğu Roma'dan sonra kurulan Bizans yönetimine geçmiş, ancak 1086-1095 yılları arasındaki sürede Çaka Bey tarafından Türker’in yönetimine alınmış sonra tekrar Bizans yönetimine geçmiştir.
TÜRK HÂKİMİYETİ DÖNEMİ
Bu bölgenin tamamen Türklerin eline geçmesi ise Aydınoğlu Mehmet Bey'in bölgeyi almasıyla başlar. Karaburun Yarımadası daha sonra 1426 yılında Osmanlı topraklarına katılmıştır. Şüphesiz ki Karaburun Yarımadası için en önemli tarihi olaylardan birisi de, Osmanlı Devleti'nin, Ankara Savaşı sonrası oluşan "fetret" devrinde yaşanan ve tarihe "Şeyh Bedrettin İsyanı" olarak geçen olayda, Şeyh Bedrettin müritlerinden Börklüce Mustafa'nın, Karaburun Yarımadası'na çekildikten sonra yenilgiye uğratılıp, 10.000 den fazla taraftarının "Azap Deresi", "Cehennem Deresi" ve "Kanar Yeri" mevkiinde kılıçtan geçirildikten sonra, kendisinin de çarmıha gerilerek öldürülüşüdür. Ünlü şair Nazım Hikmet tarafından yazılan "Şeyh Bedrettin Destanı" bu olaydan esinle yazılmıştır. Birinci Dünya Savaşı sonrası, Anadolu'nun birçok yöresi gibi Karaburun Yarımadası da işgalci güçlerin eline geçmiştir. 15 Mayıs 1919 tarihinde başlayan Yunan İşgali, Büyük Zafer'in sonrasında, 17 Eylül 1922 tarihinde sona ermiştir.
Karaburun Yarımadası Anadolu'nun en eski yerleşim yerlerinden biridir. Kalkolitik Çağda başlayan yerleşim, Antik Çağ'da en parlak dönemlerini yaşamış ve İyon Uygarlığının en önemli ve en zengin kentlerinden olan Erythrai'ye bağlı 5 kent Yarımada üzerinde kurulmuştur. Bunlardan birisi olan Sidusa, bugün İlçe Merkezi olan ve eski adıyla Ahırlı olarak bilinen Karaburun ve adalar üzerinde yer almaktaydı. O dönemden itibaren yerleşimin sürekli olduğu bu yöre, değişik uygarlık ve egemenliklerin hükümdarlığında sürdürdüğü varlığını 1320 yılında Çaka Bey tarafından alınıp Aydınoğulları egemenliğine sokularak artık Türk kimliğiyle devam ettirmiştir.1415 yılında Çelebi Sultan Mehmet tarafından Osmanlı Devletine bağlanmıştır.
Karaburun (Ahırlı) 1902 yılında Belediye olmuş, 1910 yılında da İlçe sıfatını kazanmıştır. Birinci Dünya Savaşı sonrası 15 Mayıs 1919 tarihinde Yunan kuvvetleri tarafından işgal edilmiş, 17 Eylül 1922 tarihinde de yeniden özgürlüğüne kavuşmuştur. Bu tarihten sonra Karaburun İlçesi ismini alarak, Karaburun Yarımadası ile neredeyse tam uyumlu bir İlçe sınırı çizen bugünkü idari yapısına kavuşmuştur.
CUMHURİYET DÖNEMİ
Karaburun İlçesi, Kösedere Köyü, Boyabağı Mevkiindeki kalıntı ve buluntular M.Ö.1. bin ile M.S. 1.binde bölgede yerleşildiğini göstermektedir. Karaburun İlçesinde günümüzde çok sayıda taş ocağı ve mermer işletmesi bulunmaktadır. Antik dönemde de bölge aynı amaçla kullanılmış ve eski taş ocakları bu nedenle tescillenmiştir. Karaburun İlçesi, Büyük ada da Roma Dönemi Kaya mezarları tespit edilmiştir. Hisarcık altı Mevkiindeki kale kalıntısı, bölgede Doğu Roma İmparatorluğunun geç döneminde de yerleşim olduğun göstermektedir. Bölgedeki eski Çullu Camii ve Eski Mordoğan Ayşe Kadın Camii erken dönem Türk hâkimiyetini göstermektedir.
KARABURUN YÖRESİNDEKİ TARİHİ YERLER
Karaburun İlçesi, Kösedere Köyü, Boyabağı Mevkiindeki kalıntı ve buluntular M.Ö.1. bin ile M.S. 1.binde bölgede yerleşildiğini göstermektedir. Karaburun İlçesinde günümüzde çok sayıda taş ocağı ve mermer işletmesi bulunmaktadır. Antik dönemde de bölge aynı amaçla kullanılmış ve eski taş ocakları bu nedenle tescillenmiştir. Karaburun İlçesi, Büyük ada da Roma Dönemi Kaya mezarları tespit edilmiştir. Hisarcık altı Mevkiindeki kale kalıntısı, bölgede Doğu Roma İmparatorluğunun geç döneminde de yerleşim olduğun göstermektedir. Bölgedeki eski Çullu Camii ve Eski Mordoğan Ayşe Kadın Camii erken dönem Türk hâkimiyetini göstermektedir.
Ayşe Kadın Camii: Mordoğan Beldesinde 700 yıl önce Ayşe Kadın isimli bir kızın vasiyeti üzerine annesi tarafından Türkiye’de bir eşi olmayan modeli Kâbe’den getirilen bir camii yaptırılmış. Mordoğan’ın nergisi, sümbülü, karanfili, zeytini genç kız tarafından çeyizine işlenmişti. Camiyi yapan usta kızın elle işlediği bu motifleri camiinin kubbesine doğal ot ve yumurta beyazı karışımı boyalarla işlemiştir. Ahşap doğrama ve minberi küçük parçalardan geçmeli olarak yapılmıştır. Camii içinde 450 sene önce yapılmış ahşaptan yapılma ikibuçuk metre boyundaki saat hala çalışır vaziyettedir. Camii o yıldan beri hiç onarım görmemiş, bozulan bazı yerlerinin onarımı için İzmir Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından onarılmaya başlanmıştır.
MİTOLOJİK DEĞERLER
Mimas: Karaburun’un (eski adıyla Mimas), Yunan Mitolojisinde de sıkça yer aldığını görmekteyiz. Homeros'un ünlü eseri "Oddysea"' da Rüzgârlı Mimas (Windy Mimas) olarak geçen "Mimas Dağı", bugün Bozdağ diye adlandırdığımız dağdır. Bu dağın eskiden Mimas olarak adlandırılması, "mitolojik tanrılarla savaşan gigantların (devler) başında yer alan ve tanrı Zeus'u çok zorlayan Mimas isimli devin, üzerine erimiş demir, çelik ve bakır dökülerek öldürüldüğü ve bir daha uyanmamak üzere söz konusu dağların altına gömüldüğü" hikâyesine dayanmaktadır. Karaburun Yarımadası'nın ne denli rüzgâr aldığı ve tarih boyunca bu rüzgârı kullanarak, sayısız değirmenler yapıldığı düşünülürse aradaki ilişki kolayca kurulabilir. Yakın bir gelecekte bu özelliğin, "Rüzgâr Enerjisinden" yararlanılarak elektrik üretilecek projelerin hayata geçirilecek olması da bu ilişkinin günümüzdeki devamı niteliğindedir.
Nergis: Yunan mitolojisinde Narkissos adıyla sözü edilen, adını narsizme, narkoza, bir çiçek familyasına (nergisgiller) ve bir çiçeğe vermiş olan Narsis (ya da Narkissos), Klasik Mitoloji'deki bir kahramandır. Narsis’in öyküsü kısaca şöyle anlatılır: Narsis, ırmak ilahı Kephissos ile arındırıcı suların bekçi perisi Liriope’nin oğlu olarak doğar. Bir kâhin, ebeveynine Narsis’in dünyada, kendi yüzünü görmediği sürece yaşayacağını bildirir. Narsis bir gün bir su birikintisine dökülen bir kaynağın yanına gelir ve su birikintisine doğru eğilerek oradaki sudan içmeye başlar. Doğal olarak, bu sırada, birikintide yansıyan yüzünü görür. Kendi yüzünü görünce önce şaşkınlığa düşer, sonra kendini hayranlıkla seyre dalar ve kendisine âşık olur. Bu seyirden kendisini bir türlü alamayan Narsis gitgide hissizleşir, dünya yaşamına gözlerini yumar ve bulunduğu yere kök salarak açılmış bir çiçeğe dönüşür. Bu çiçek, güneş gibi, sarı göbekli, beyaz yapraklı, çevresine güzel kokular yayan bir çiçektir.
TURİZM
Karaburun İzmir'in incilerinden yapılaşmanın görülmediği birçok koyu ve doğasıyla, Türkiye'nin bilinmeyen gizli cennetlerinden biridir. Tertemiz denizi ve plajları ile dinlenmek için seçilecek şirin bir ilçe.Karaburun merkezindeki ikisi mavi bayraklı dört plajın yanı sıra, merkezden uzaklaştıkça sakinleşen Esendere, Saipaltı, İğdealtı, Büyükkent, Dolungaz, Yıldızkent, Akçakilise, Yeniliman ve Kumbükü plajlarına sahip bulunuyor. Açık denize bakması nedeniyle çevrenin en temiz denizine sahip Karaburun, balıkçılık ve dalış turizmi konusunda önemli potansiyeller barındırıyor. Plajlarının güzelliği ve denizi ile rahat bir tatil geçirebileceğiniz beldelerdendir Karaburun.
Küçük Ada’daki Roma devrinden kalan mezarlar gezebileceğiniz yerlerden...
Ne yenir: Karaburun'da deniz ürünlerinin hepsini ucuza bulabileceğiniz restoranlar mevcuttur. Karaburun denizle çevrili bir Ege kasabası olması nedeniyle hemen hemen her mevsim her çeşit balığın bulunduğu, nefis zeytin ve zeytinyağı ile ege mutfağının buluştuğu, hurma zeytini, enginarı turp otu, radika ve Ege'ye özgü otları ile yapılan salataları ile sağlıklı ve lezzetli tatlar sunmaktadır. Katmer, Dede Sarığı, Sarmaşık ve Arapsaçı Yemeği, Arapsaçı Köftesi, Keşkek, Fava, Nişan ve Fırında Ceviz Tatlısı, Nohutlu Bulgur ve Pirinç Pilavı, Höşmerim, Cevizli Kıvırma, Pelte başlıca yemekleridir.
Ulaşım: Karaburun İlçe Merkezi, karayolu ile Urla İlçesi üzerinden İzmir İli ‘ne bağlıdır.100 km uzunluğundaki bu yolun 45 km’lik kısmı İzmir - Çeşme Otoyolu ile aşılmakta, kalan 55 km’lik bölüm ise asfalt fakat dar ve virajlı olarak seyretmektedir. İzmir / Balçova semt garajından, yaz aylarında yarım saat, kış aylarında ise 1 saat ara ile otobüs seferleri yapılmaktadır. Karaburun ve Mordoğan Beldesi Karayolu ile ulaşımı müşterek olarak gerçekleştirmektedirler.
Bankacılık Sektörü: İlçede sadece T.C. Ziraat Bankası hizmet vermekte olup, Mordoğan Beldesinde Bürosu bulunmaktadır. Ayrıca, İlçe Merkezinde İş Bankası ve Garanti Bankasının ATM'leri mevcuttur.
Karaburun içinde 2 Mavi Bayrak taşıyan plajımız vardır. Kuyucak ve Akvaryum (İncirlikoy) plajları
İlçe Merkezinde denize girilebilecek çok önemli plajlardan birisi de İskele mevkiinde yer alan 2 plajımızdır. Merkezden uzaklaştıkça sakinleşen, fakat bir o kadar da gizemli hale gelen Eşendere, Saipaltı, İğdealtı, Büyükkent, Dolungaz, Yıldızkent, Akçakilise, Yeniliman ve nihayet Kumbükü' nü mutlaka zikretmeliyiz.
Doğayla baş başa, deniz, kuş ve böcek sesleri dışında kirletilmemiş bir huzur ortamında tatil yapmanın ayrıcalığını yaşayabilmek için mutlaka Karaburun' a gelmek ve gerçek tatilin ne demek olduğunu yaşayarak öğrenmek gerekir
İlk Ywyın Tarihi : 19 Haziran 2017
Yorumlar
Yorum Gönder