Ana içeriğe atla

Yorgo Seferis'in Gözüyle Skala*


1950 yılında 1914 yılından göç etmek zorunda kaldığı doğdu köy Urla-İskele'ye geri dönen Yorgo Seferis, anılarını kaleme aldı. Ve anılarını daha sonra kendi çektiği fotoğraflarla süsledi. Klazomeniaka.com isimli internet sitesinde Ayla Savaş Bakır'ın derlediği bu anılara ait detaylardan bir kesiti sizlerle 2013 senesinde oaylaşmıştık. 2021 senesinde yazımızı kontrol ettiğimizde kaynak site ve görsellerin artık olmadığını gördük. Söz uçar yazı kalır misali bu kıymetli yazıyı kaldırmıyoruz ancak görselleri yenilemek durumunda kaldık.



Fotoğraflara bakınca 1900'lü yıların başında Urla-İskele'nin ne kadar bakir olduğunu, 1950'de nelerin değiştiğini net bir şekilde görebiliyorsunuz. Birde yaşayanlardan birisinin dilinden okuduğunuzda çok daha heyecanlı oluyor. 

* Skala: Yani Urla İskele... Bir diğer adıyla Vourla kasabasına bağlı bir köy. 

"1 Temmuz Cumartesi, 1950 – İZMİR: Cipten iri görünüşlü bir adam iniyor. Onu inceliyorum şimdi:

Bu adamın genel görünüşü içinde en çok dikkatimi çeken gözleri daha doğrusu bakışları. Baş karşıya bakmıyor, çene göğse çekilmiş, ama gözler kaşların altından tam karşıya bakıyor; kesin, derin ve düşünceli bir şekilde... Gözleri çevreleyen gölgeler o derinliği arttırıp vurguluyor.

Karşılayanlara takdim edilirken duyuluyor ismi: Yorgo Seferis

Onların zamanında “spor kulübü” olan “tüccar kulübüne” giriyor beraberindekilerle. Gece burada kalınıyor (5).

2 Temmuz Pazar, 1950 – İZMİR: Saat sabahın beşi. Seferis, şafak vakti uyanıyor. Bugün ilk olarak, İskele’ye gidilecek. İskele, onun çocukluğunda yaz aylarını geçirdiği sahil kasabasıdır. 1900 doğumlu olan Seferis, on dört yaşında, ailesi ile birlikte Atina’ya göç edene dek, kış aylarını İzmir’de, yaz aylarını da burada geçirmiştir. 1914’teki ayrılışının ardından ilk kez bugün ayak basacak oraya (6) ...

Sabah saat 08.00. Seferis, yanındakilerle birlikte İzmir’den İskele’ye gitmek üzere cipe binip yola çıkıyor.

İskele’ye doğru yol alırken, Seferis hissettiklerini şöyle yazmıştır “Günlük”e:

“(...) Aklımda sabit bir fikir halinde Scala (7). Sanki anlayamadığım bir büyü ayinine katılmış gibiyim. Neticesinde nelerin olacağını hesaplayamadığım bir krizin eşiğinde bulunduğumu hatırlıyorum. Bilinçsizce bunu nasıl hazırladım, belki yaptığım ölüleri tahrik etmek, doğal düzeni ihlal etmek gibi ahlaksızca bir hareketti.

Geri dönmek için artık geç. Makine çalışmaya başlamıştı: diğer ucundan birisinin düzenli bir şekilde, ısrarla sardığı o sahilin ipliği ile bağlanmışım. Fakat hava, renk, gökyüzü ebediyen muzaffer, gözlerin gerçekten görüyor mu, görmeyi arzuluyor mu, bilemiyorsun” (8).

Yol boyunca kendisine “tanıdık” gelen izlenimleri de şöyledir:

“(...)

Konak’taki sütunlu Saat Kulesi’nin bulunduğu meydanın önünden geçerek, bildiğim Kokaryalı’nın ötesine doğru ilerledik. Amcamın evini seçmeye çalıştım, beceremedim. Saat ikide yatıp beşte kalkmama rağmen kendimi hiç yorgun hissetmiyordum. Hafızam saat gibi çalışıyordu: sanki buralardan bir seneden fazla ayrılmamıştım.

Vurla’nın (bugünkü Urla) ‘at arabası’ yoluna çıktık. Pazar günü trafiği oldukça işlek. Bir ara kalenin görüntüsü, sonra Aziz Yorgos Çiftliği, eskiden üç çardak vardı. Dinlenmek ve bir şeyler atıştırmak için burada arabaları durdurduk. Şimdi de, eski dinlenme yeri özelliğini koruyarak çok daha önemli bir yerleşim bölgesi haline gelmişe benziyor. (...)

(...) Sivrisaryon’dan (tabelada Seferihisar yazıyordu) geçerken arkadaşım beni uyandırıp, adımın bölgeyle ilişkisi olup olmadığını sordu (9). Scala’ya kadar olan kırk kilometrelik yolu takriben bir saatte aldık.

Bir an, sabah poyrazının aynı yönden esmesi, Azize Markella adası ile Tzannu adasının hala aynı yerde bulunması beni şaşırttı. Sadece küçük Monopetro adası daha batık göründü gözüme. Aziz Yannis adasında incir ağacının altındaki yeraltı mağarasını hafızamda canlandırmaya çalışırken “E.” ye adlarını sayıklıyordum. Yalnızca Clazomenes (10) adını duyunca ilgi gösterdiğini sanıyorum. O zaman kendimde aslında arkeoloji duygusunun ne denli gelişmemiş olduğunu hissettim.


Asıl hayrete düşürecek şey her zaman olduğu gibi birden cereyan etti: cip, eski çeşmenin biraz aşağısında, Urla’ya giden yolun sağında durdu, Scala’ya indik.

Böylece kendimizi birden bizim evlerin arka tarafı ile büyükannemin bahçesini ayıran iskeleye paralel yolun üzerinde buluverdik (...)” (11).

İSKELE: Saat 09.00. Benden başkaları da izlemeye başlıyor şimdi duran cipten İskele’ye inenleri: Kahvehanede oturanlar, balık satıcıları, iki küçük çocuk, evlerinin penceresinden birbiriyle konuşan ev kadınları ve eski bir İskeleli... Hepsi merak ediyor orada duran cipten inen insanları. Çocuklar şöyle bir cipin etrafında dolaşıp oyun dünyalarına dönüyorlar tekrar. Arka sokağa doğru dönerek gözden kayboluyorlar. Ev kadınları, birbirlerine gelenlerin kim olduğunu soruyorlar. Kahvehanede oturanlar ve balık satıcıları, inenler rıhtıma giden sokağa girip kaybolana dek bakıyorlar arkalarından sessiz bir merakla...

Rıhtımdayız: Karşıya, denize doğru bakıyor şimdi Seferis. İçinde birşeyler arar gibi...

“-Ağaç vapur iskelesi...” diyor “Yok olmuş. Ama kalın direklerinden beş – altısı hala orada.”

Ağaç vapur İskelesi: Günümüzde, görünürde bu iskeleye ait hiç bir iz yoktur.

Durduğumuz yerin sol tarafında bir bina var. Sonra o tarafa dönüyor. Bir süre inceliyor yapıyı:

“Batis’in kahvehanesinin kemerleri ve üstündeki bina yerli yerinde” (12) diyor kendi kendine.

“-Ağaç vapur iskelesi ve Batis’ten söz ediyor” diyor onları takip eden eski İskeleli şaşkınlıkla. “Bizim zamanımızda burada yaşamış gibi... Kim acaba?”

Batis’in Kahvehanesi: Batis’in kahvehanesi, rıhtıma atılmış masa ve sandalyeleri ile birlikte “yaşar” haldeyken fotoğraflanmış ve bir kartpostalın konusu haline gelmiştir (13). 1900 senesine ait bu kartpostalın alt kısmında bırakılmış olan boşluğun üst kısmına Fransızca “Les arcades de Scala a Vourla” alt kısmına da “No. 14. Ed. Zachariou & Koury, Passage Tenekides No. 11, Symrne” yazıları basılmıştır.

Seferis’in bu kahvehanenin kemerleri altında çekilmiş bir fotoğrafı vardır (14). Bu, o yedi yaşındayken, yani 1907 senesinde çekilmiştir. Bu fotoğrafta: Arka planda, rıhtımın diğer kolunda yer alan binalar vardır. Ön planda Yorgo ve kardeşleri İonna ile Angelos ve bir kız çocuğu kahvehanenin kemerlerini taşıyan ayaklardan birinin dibinde yan yana durarak poz vermiş, onların dayandığı ayağa kısa bir iple bağlı olan kayık ile onlar arasında, bir ayağını rıhtıma dayamış bir çocuk ile kayıkta bulunan bir kayıkçı ile bir çocuk da onlarla birlikte bu görüntüye katılmışlardır.

Kahvehanenin kemerleri altından geçerek rıhtımda ilerlemeye devam ediyoruz. Solumuzda rıhtım binaları, sağımızda deniz. Seferis, Batis’in kahvehanesinden sonraki bazı yapıları hatırlayamıyor.

“- Herhalde 1914 sonrasında inşa edilmişler.” diyorum kendi kendime"





YAYINLAR
1- Antonis S. Millis , Photini Konstantopoulou, The Coastline of Asia Minor, Postcards 1880 – 1920, Rodos Image Art Publications, December 1998.
2- Burak Filateli A. Ş., Ceylan Intercontinental Otel’i Dolmabahçe Balo Salonu’nda 20 Ocak 2002 Pazar Saat:17.00’de yapılan Kartpostal ve Ephemera Müzayedesi’nin Kataloğu.
3- Cevat Çapan, Seferis, Profil, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, Şubat 1995.
4- Dimitris Daskalopoynos, E. X. Kasdaynis, Yannis Stathatos (Metinler), Oi Photographies tou Giorgou Sephere, Morphotiko Idryma Ethnikes Trapezes, Atina 2000.
5- E. N. Milioris, Ta Vourla tes Mikras Asias, C.I., Atina 1957.
6- E. Nikos Milioris (Derleme, Çeviri ve Düzenleme: Tayfun Caymaz), 1922 Öncesinde Urla, Urla 2002.
7- Marianna Koromina - Todoris Kontaras, Erythraia, Atina 1997.
8- Nedim Attila - Nezih Öztüre, Vourla, İzmir, Kasım 2002.
9- Roderick Beaton, “Letter from Smyrna”, TLS 20. X. 2000, p. 14, 15.
10-Sedef Tunçağ, Bir Varmış Urla, Kasım 2003.
11-Tanasis Papatanasiou, Ta Paidika Khronia tou Y. Sepheri ste Smyrne (1900-1914), Ekdoseis Kastanioti 2001.
12-Yorgo Seferis (Türkçesi: Özdemir İnce - Herkül Millas), Bütün Şiirleri, Varlık Şiir, İstanbul, Haziran 2000.
13-Yorgo Seferis (Yunanca’dan Çeviren: Gülgün Aksoy Ayvalis), Anadolu, Günlük 1948 – 50 Kapadokya Kaya Manastırlarında Üç Gün, Kültür Bakanlığı, Ulusal Kitap Merkezi, Seferis Yılı, İkaros Yayınevi, Eylül 2000.

Yazı : http://klazomeniaka.com/INDEX.htm internet sitesinde Ayla Savaş Bakır'ın yazılarından alıntıdır. 

İlk Yayın Tarihi : Ağustos 2013


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sadık Bey Semtinin İsmi Nereden Gelmektedir?

Konak'tan Güzelyalı'ya giderken Vali Konağı ile Köprü durakları arasında yer alan durağın adı Sadık Bey durağıdır. Susuzdede Tepesi'nin kuzey doğusunda Türk Koleji ve Hakimiyet-i Milliye İlkokulu'nun tam arasında kalan bölgededir.  Civarda Sadık Bey'e ait bir heykel bir meydan veya bir sembol yoktur.  Peki kimdir Sadık Bey ve neden bir muhite adını vermiştir? Buyrun beraber okuyalım...

Bir Zamanlar İzmir | Palet Restaurant

Palet Restaurant, 2000'li yıllara girmeden mecburen hayatına son vermiş İzmir'e renk katan bir işletmeydi. Kordon'da Alsancak İskelesi'ni geçtikten sonra limana yakın bir yerlerde denizin üzerine kurulmuş enterasan mimarisi ile sembolleşmiş bir eğlence merkeziydi...

İzmir’in Tarihine Bir Adım Daha Yakın

Fisun Yalçınkaya, İzmir Agorasını Kazı Başkanı ile birlikte gezip Milliyet Gazetesi'nde yayınladı. Bugünkü gazetelerde yer alan haberi sizlerle paylaşıyoruz. Belki bu vesile ile her gün önünden geçtiğiniz antik kenti bir kez gezmek istersiniz. Buyrun haberi olduğu gibi alıntılıyoruz... Gladyatörlerden, gemilere Roma günlük hayatına ışık tutan graffitileri, hamamı, kent alanıyla geniş ve zengin bir antik kent olan ve Total Oil Türkiye’nin desteklediği Smyrna’yı Kazı Başkanı DEÜ arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Akın Ersoy’la birlikte gezdik ve çalışmalardaki yenilikleri dinledik...