Ana içeriğe atla

İzmir Guraba-i Müslimin



İzmir'in ilk hastanesi olan Guraba-i Müslimin'in, 130 yıl boyunca yani 1982 yılına kadar İzmir Devlet Hastanesi olarak hizmet verdiğini biliyor muydunuz? Hayatımız boyunca çok defa önünden geçtiğimiz, Varyant'ın Konak'la buluştuğu yerdeki bu heybetli yapının hayat hikayesini okumak istermisiniz?...

19. Yüzyılın ilk yarısında İzmir'de Rumlar, Museviler, Ermeniler ve diğer azınlıklara ait hastaneler varken, Türklere ait resmi bir sağlık kuruluşu yoktu.1849 yılında meydana gelen deprem ve salgın hastalık nedeniyle, Emin Muhlis Paşa tarafından ilk Darüşşifa kurulmuştur. Bu arada İngiliz mezarlığı olan hastanemizin bulunduğu yer, İngilizlerin ölülerini memleketlerine götürmelerinden sonra, hastane yapılmak koşuluyla İngiliz Konsolosluğunca Türklere verilmiştir. Emin Muhlis Paşa, padişahın izni ve halktan toplanan bağışlarla 1851 yılında kadın ve erkeklere mahsus olmak üzere taş ve ahşaptan oluşan bu hastaneyi inşa ettirmiştir. Hastane o zaman 62 yataklı olup, 1 cerrah, 1 eczacı, 1 müdür, 1 katip ve 1 hademe kadrosuyla hizmete girmiş ve hastaneye "İZMİR GURABA-İ MÜSLİMİN" adı verilmiştir. O yıllarda, yılda 6000 civarında hasta bakılmaktaydı. Bütçesi 1875 yılında 1650.- , 1891 yılında 2350.- liraydı. İlk resmi Başhekimi de (1879 yılında) Cerrah Mustafa Enver (Birgivi) Paşa idi. Zamanla hastane, ihtiyacı karşılayamaz hale gelince 1897 yılında Vali Kamil Paşa, eski cephane depolarının bulunduğu yerinde hastaneye verilmesini sağlamış ve yapılan eklerle 1903 yılında 216 yatağa çıkarılmıştır.



Bina 6 kanat üzerine otuz koğuştan ibaret olup içinde İdare Meclisi odası, mescit, pansuman odaları, mahpus koğuşu, Hamidiye Sanayi Mektebi talebelerine mahsus ayrı bir koğuş ve bahçe içinde laboratuar hayvanları için küçük bir ev bulunmaktaydı.

Ayrıca yine bahçede saf su ve gül suyu imal edilen bir imbikhane olup, burada imal edilen gül suyu satılarak hastaneye yılda 35.- lira kar sağlanmakta imiş.

Hastanenin diğer önemli bir bölümü ise eczane olup, tavanı süslemeli ve dolapları Lyon şehrinde BİNBAY ağacından yapılmıştır. Ayrıca eczanede ilaçların muhafazasında süslemeli kavanozlar kullanılmaktaydı. Eczanenin baş eczacısı Süleyman Ferit Bey'di (*).
 
Hastanenin bütçesi yılda Sadaka-i Hazreti Padişah'dan 44.- lira 98 kuruş 10 para, hanlarda tartılan meyve ve saman kantariyesinden alınan 226.- lira, hastanede ölenlerin gömülmesinden alınan 350.- lira, Osmanlı Bankasından 54.- lira, Reji idaresinden bağış olarak 57.- lira, Ali Paşa meydanı hasılatından 13 lira 80 kuruş alınması suretiyle temin edilirdi.

1913 yılında İdare-i Vilayeti Umumiye Kanunu ile Guraba-i Müslimin olan hastanenin adı İzmir Memleket Hastanesi olarak değiştirilmiş, 1950 yılında da Sağlık Sosyal ve Yardım Bakanlığı'na geçmiş ve İzmir Devlet Hastanesi adını almıştır. Bu arada Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinin bir bölümü şimdiki yerine geçinceye kadar bu binada faaliyet göstermiştir. İzmir Devlet Hastanesi'nin 30 Nisan 1982 tarihinde Basın Sitesi semtindeki yeni binasına taşınmasından sonra yeniden onarılan bina, 2 Mart 1985 tarihinden itibaren İzmir Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesi olarak hizmete girmiştir. Hastanenin ismi, 2000 yılında, Dr.Ekrem Hayri Üstündağ Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesi olarak değiştirilmiştir.

(*) Süleyman Ferit Eczacıbaşı

Kaynak:  Dr.Ekrem Hayri Üstündağ Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesi

İlk Yayın Tarihi: 9 Temmuz 2011

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sadık Bey Semtinin İsmi Nereden Gelmektedir?

Konak'tan Güzelyalı'ya giderken Vali Konağı ile Köprü durakları arasında yer alan durağın adı Sadık Bey durağıdır. Susuzdede Tepesi'nin kuzey doğusunda Türk Koleji ve Hakimiyet-i Milliye İlkokulu'nun tam arasında kalan bölgededir.  Civarda Sadık Bey'e ait bir heykel bir meydan veya bir sembol yoktur.  Peki kimdir Sadık Bey ve neden bir muhite adını vermiştir? Buyrun beraber okuyalım...

Giraudlar

Toprak mahsullerini ithal değil, ihraç ettiğimiz günlerdi. 1700’lü yılların ortalarıydı ve İzmir, yerel ürünlerin dünya pazarlarına aktarıldığı bir çıkış noktasıydı. Hatta ihracatta on kata ulaşan bir artıştan bahsediliyordu. Zira, “ Batı Avrupa’da sanayi devrimi nedeniyle toprak mahsullerine aşırı ihtiyaç duyuluyordu. ” Jean-Baptiste Giraud’nun Güney Fransa’nın Antibes kentinden İzmir’e gelişi tam da bu döneme rastlamıştı. Takvimler 1761’i gösteriyordu ve Giraud ailesinin ilk üyesi, Marsilyalı bir firma tarafından “ toprak mahsulleri ticareti ” için İzmir’e gönderilmişti. Zamanla aile bu topraklarda kök salacak; Şark Halı, İzmir Yün Fabrikası, İzmir Pamuk Mensucat ve İzmir Basma Fabrikası ile halıcılıktan konfeksiyona bir çok sektörde ilk sınai fabrikaları kuracak; Levanten kültürünü zenginleştirecek; spor güncesine de pek çok başarı ekleyecekti. Cronicles Dergisi'nin 7. sayısında çıkan bu yazıyı, Levantine Heritage görselleri ile birleştirip sizlerle paylaşmak istedik...

Bir Zamanlar İzmir | Palet Restaurant

Palet Restaurant, 2000'li yıllara girmeden mecburen hayatına son vermiş İzmir'e renk katan bir işletmeydi. Kordon'da Alsancak İskelesi'ni geçtikten sonra limana yakın bir yerlerde denizin üzerine kurulmuş enterasan mimarisi ile sembolleşmiş bir eğlence merkeziydi...