Ana içeriğe atla

Eskici ve Oğulları

Yaz başından beridir sadece Zeybekler, İzmir ve Efelik üzerine kitaplar okuyordum. Biraz değişiklik yapıp yine bir Türk klasiği olabilecek bir kitaba sarıldım.
 
Malum hepiniz biliyorsunuz Orhan Kemal'in kitapları uzun soluklu diziler olarak ekranlarda milyonlara hitap ediyor. Okuma alışkanlığı olmayan memleketlimiz diziler sayesinde maşallah Türk Edebiyatına hakim gibi...


Ancak bir fark var tabi dizilerle kitaplar arasında; parasal kaygı taşıdığından bayık bayık bakışmalar, uzun reklam araları, senaristlerin düzeltmeleri gibi nedenlerle dizilerde zaman zaman özden uzaklaşılsa da genel olarak konuya hakim oluyor seyirci.
 
Eskici ve Oğulları da bir kaç yıla dizinin çekilmesini beklediğim kitaplarından birisi Orhan Kemal'in...
 
Adana'da Cumhuriyet'in ikinci dönemini anlatıyor. Yani Atatürk'ün sonrasında çok partili demokrasiye geçiş dönemleri olsa gerek.
 
Konuyu çok fazla anlatmayacağım ama zaman zaman sıksa da usta yazarın kaleminden çıktığı herhalinden belli bu kitabı bir solukta okuyorsunuz. Dil kimi bölümde yöreselleşiyor ancak  güzel bir şekilde açıklamaları yapılmış olması ile  bir çok kelime, dağarcığınızda yer ediniyor.
 
Eskici ve Oğullarının hatta eşi, kızı ve damadının mahalle baskısına direnmeleri, yoksulluğa onurlarıyla direnmeleri, Çukurova'nın artık pek bilinmeyen pamuk tarlaları vs vs vs...
 
Türk Edebiyatına gereken ilgiyi göstermeniz ve bir solukta okumanız dileğiyle...
 
 
 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sadık Bey Semtinin İsmi Nereden Gelmektedir?

Konak'tan Güzelyalı'ya giderken Vali Konağı ile Köprü durakları arasında yer alan durağın adı Sadık Bey durağıdır. Susuzdede Tepesi'nin kuzey doğusunda Türk Koleji ve Hakimiyet-i Milliye İlkokulu'nun tam arasında kalan bölgededir.  Civarda Sadık Bey'e ait bir heykel bir meydan veya bir sembol yoktur.  Peki kimdir Sadık Bey ve neden bir muhite adını vermiştir? Buyrun beraber okuyalım...

Giraudlar

Toprak mahsullerini ithal değil, ihraç ettiğimiz günlerdi. 1700’lü yılların ortalarıydı ve İzmir, yerel ürünlerin dünya pazarlarına aktarıldığı bir çıkış noktasıydı. Hatta ihracatta on kata ulaşan bir artıştan bahsediliyordu. Zira, “ Batı Avrupa’da sanayi devrimi nedeniyle toprak mahsullerine aşırı ihtiyaç duyuluyordu. ” Jean-Baptiste Giraud’nun Güney Fransa’nın Antibes kentinden İzmir’e gelişi tam da bu döneme rastlamıştı. Takvimler 1761’i gösteriyordu ve Giraud ailesinin ilk üyesi, Marsilyalı bir firma tarafından “ toprak mahsulleri ticareti ” için İzmir’e gönderilmişti. Zamanla aile bu topraklarda kök salacak; Şark Halı, İzmir Yün Fabrikası, İzmir Pamuk Mensucat ve İzmir Basma Fabrikası ile halıcılıktan konfeksiyona bir çok sektörde ilk sınai fabrikaları kuracak; Levanten kültürünü zenginleştirecek; spor güncesine de pek çok başarı ekleyecekti. Cronicles Dergisi'nin 7. sayısında çıkan bu yazıyı, Levantine Heritage görselleri ile birleştirip sizlerle paylaşmak istedik...

Bir Zamanlar İzmir | Palet Restaurant

Palet Restaurant, 2000'li yıllara girmeden mecburen hayatına son vermiş İzmir'e renk katan bir işletmeydi. Kordon'da Alsancak İskelesi'ni geçtikten sonra limana yakın bir yerlerde denizin üzerine kurulmuş enterasan mimarisi ile sembolleşmiş bir eğlence merkeziydi...