Ana içeriğe atla

İzmir'e Nobel Kazandıran Şair



İzmir'de doğmuş Nobel Edebiyat ödüllü bir şair olduğunu biliyor muydunuz? 

Ya da başka bir deyişle Yorgo Seferis dendiğinde size bir şey ifade ediyor mu? 


1900 yılında Urla-İskele'de dünyaya gelen Yorgo, hayatının ilk 14 yılını kışları İzmir, yazları Urla İskele'de geçirmiştir. 1914 yılında ailesiyle birlikte Atina'ya göçmüş ve buradan da Paris'e geçmiştir. Öğrenimini hukuk üzerine Fransa'da tamamladıktan sonra diplomat olarak Yunan Devleti'ne hizmet etmeye başlamıştır. 

İngiltere, Arnavutluk, Türkiye, Lübnan ve Suriye görev yaptığı ülkeler arasında yer alsa da en önemli görevlerini ikinci dünya savaşı sırasında Girit adasında yapmıştır. 

1950 yılında geldiği İzmir'de doğup büyüdüğü semtleri gezmiş ve bunu günlüklerinde kayıt ederek kitap haline getirmiştir. 36 yıl sonra doğdu evin harap halini gören ve anahtarını Atina'da hala sakladığını söyleyen şair, 1963 yılında Nobel ödülünü almıştır. Yazdığı şiirlerinde antik Yunan tarihinden günümüz Yunan tarihine geçişen duygusal mısralara imza atmıştır. Şairin yaşadığı İskele'deki ev günümüzde butik otel ve müze haline getirilmiştir. Bir çok Yunan devlet adamı ve sanatçısının ziyaretine ev sahipliği yapmaktadır. 

Yunan Devlet Televizyonu EPT'nin Urla doğumlu Nobel ödüllü şair Yorgo Seferis'in hayatını anlattığı belgesel  görüntüleri. Aynı zamanda görüntülerde 1922 öncesi İzmir ve Urla görüntüleri yer alırken, 1922 yılında İzmir'in düşman işgalinden kurtulmasının ardından göç eden Rumların görüntüleri yer alıyor. 

Belgesel görüntüleri için buraya tıklayınız

Yorgo Seferis'in günlüklerini daha önce blogumuzda paylaşmıştık. Buradan o yazıya ulaşabilirsiniz. 

Şiirlerinden bir örnek 

Nereyi gezsem Yunanistan yaralar beni.


Pilyo'da kestane ağaçları arasında Sentavr'ın gömleği
vücuduma sarılmak için yapraklar içinde kayardı,
yokuşu tırmanırken deniz izlerdi beni:
o da tırmanırdı termometrenin cıvası gibi
dağ sularına ulaşıncaya kadar.
Batık adalara elimi değdirirken Sandorini'de
sünger taşlarında çalınan kavalı dinlerken,
elimi küpeşteye çiviledi
yitik bir gençliğin uzak sınırlarından
ansızın atılan bir ok.
Büyük taşları, Atpidonlar'ın hazinesini kaldırdım Mikine'de
ve yanyana yattım "Menelaos'un Güzel Helen'i" otelinde onlarla;
Ancak sabah olup da kara boynuna asılı bir horozla
ötünce Kassandra kayboldular.
Bıktım midem bulandı gemici türkülerinden
Speçes'te, Pros'ta, Mikonos'ta.
Ne isterler acaba Atina ya da Pire'de
bulunduklarını söyleyen bütün bu insanlar?
Biri Salamina'dan gelip "Omoniya'dan mı geliyorsun" diye sorar ötekine,
"Hayır, Sintagma Alanı'ndan geliyorum" diye yanıtlar öteki, memnun
"Yani'yi gördüm, dondurma ikram etti bana."
Yunanistan geziyor bu arada
hiçbir şey bilmiyoruz, nasıl dışında kaldık sefere çıkan gemilerin, bilemiyoruz,
bütün gemiler seferdeyken denizlerde limanın çektiği acıyı bilmiyoruz
ve alay ediyoruz bu acıyı tanıyanlarla.
Atik'te bulunduklarını söyleyen ve hiçbir yerde olmayan garip insanlar;
insanlar;
evlenmek için şekerlemeler alırlar
resim çektirirler ellerinde saç ilaçlarıyla,
Bugün kumrulu, çiçekli bir perde önünde otururken gördüğüm adam
ses çıkarmıyordu yaşlı fotoğrafçının
gökteki bütün kuşların yüzünde bıraktığı kırışıkları düzeltmesine.

Yunanistan geziyor bu arada durmadan geziyor Yunanistan,
ve eğer "cesetlerle çiçek açmış Ege'yi görürsek"
yüzerek yüce gemiyi yakalamak isteyenlerin cesetleridir
kımıldamayan gemileri beklemekten usanmış olanlardır:

ELSİ'yi, SAMOTRAKİ'yi, AVRAKİKOS'u.
Pire'de akşam olurken vapur düdükleri öter,
durmadan öter, öter, ama tek bir baba kımıldamaz yerinden
kaybolan ışıkta hiçbir zincir ıslanıp parıldamaz,
beyaz ve altın renkler içinde mermerleşerek durur kaptan.

Nereyi gezsem Yunanistan yaralar beni,
Dağ perdeleri, takımadalar, çıplak granitler...
AG ONİA 937 sefere çıkan geminin adı.

İlk Yayın Tarihi : 31 Mart 2013

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sadık Bey Semtinin İsmi Nereden Gelmektedir?

Konak'tan Güzelyalı'ya giderken Vali Konağı ile Köprü durakları arasında yer alan durağın adı Sadık Bey durağıdır. Susuzdede Tepesi'nin kuzey doğusunda Türk Koleji ve Hakimiyet-i Milliye İlkokulu'nun tam arasında kalan bölgededir.  Civarda Sadık Bey'e ait bir heykel bir meydan veya bir sembol yoktur.  Peki kimdir Sadık Bey ve neden bir muhite adını vermiştir? Buyrun beraber okuyalım...

Giraudlar

Toprak mahsullerini ithal değil, ihraç ettiğimiz günlerdi. 1700’lü yılların ortalarıydı ve İzmir, yerel ürünlerin dünya pazarlarına aktarıldığı bir çıkış noktasıydı. Hatta ihracatta on kata ulaşan bir artıştan bahsediliyordu. Zira, “ Batı Avrupa’da sanayi devrimi nedeniyle toprak mahsullerine aşırı ihtiyaç duyuluyordu. ” Jean-Baptiste Giraud’nun Güney Fransa’nın Antibes kentinden İzmir’e gelişi tam da bu döneme rastlamıştı. Takvimler 1761’i gösteriyordu ve Giraud ailesinin ilk üyesi, Marsilyalı bir firma tarafından “ toprak mahsulleri ticareti ” için İzmir’e gönderilmişti. Zamanla aile bu topraklarda kök salacak; Şark Halı, İzmir Yün Fabrikası, İzmir Pamuk Mensucat ve İzmir Basma Fabrikası ile halıcılıktan konfeksiyona bir çok sektörde ilk sınai fabrikaları kuracak; Levanten kültürünü zenginleştirecek; spor güncesine de pek çok başarı ekleyecekti. Cronicles Dergisi'nin 7. sayısında çıkan bu yazıyı, Levantine Heritage görselleri ile birleştirip sizlerle paylaşmak istedik...

Bir Zamanlar İzmir | Palet Restaurant

Palet Restaurant, 2000'li yıllara girmeden mecburen hayatına son vermiş İzmir'e renk katan bir işletmeydi. Kordon'da Alsancak İskelesi'ni geçtikten sonra limana yakın bir yerlerde denizin üzerine kurulmuş enterasan mimarisi ile sembolleşmiş bir eğlence merkeziydi...