Hiç düşündünüz mü?
Elbetteki tek bir sebebi yok ve elbetteki bir kaç senede olmadı. Cumhuriyet'in kuruluşundan itibaren böyle. Hatta 1927 yılında yapılan nüfus sayımına göre İstanbul'dan sonra 2. kalabalık kent İzmir ve 3. büyük kent Konya olarak görünüyor. Yıllar içinde Ankara başkent olmasının etkisi ile kalabalıklaşmış ve 2. kalabalık kent konumunu İzmir'den almış.
1500'lü yıllardan itibaren İzmir, limanın etkisi ile çok fazla göç almış. Öyle ki belirli dönemlerde İzmir nüfusunun %50'sini yabancılar oluşturmuş. Özellikle İtalyan, İngiliz, Fransız ve Hollanda kökenliler İzmir'de ticaret yaptıkları için Rumlar, Yahudiler ve Türklerle birlikte kente ev sahipliği yapmışlar. Yüzyıllardır nispeten kalabalık bir nüfusa sahip olan kent, son 50 yılda aritmetik büyümesini sürdürmüş. Şöyle ki, 1980'li yıllarda 1 milyon olarak açıklanan kent nüfusu, günümüzde 5 milyon olarak telaffuz ediliyor. 40 sene de 5 kat büyümek büyük bir gelişim. Aynı mantıkla düşünürsek 2060 yılında 20 milyonu geçeceğimizi söylemek yanlış olmaz herhalde. Ancak bir farkla, eskiden %50'sini yabancıların oluşturduğu kentin demografik yapısı artık eskisi gibi kozmopolit değil. Hala Rum, Yahudi ve Levanten nüfus var ancak oran olarak artık çok düşükler.
Bir liman kenti olmanın bu kadar büyük etkisi var da peki limandan ne ihrac edilmiş de liman bu kadar kenti büyütmüş? Çoğumuz incir, üzüm, tütün, pamuk, gibi tarım ürünlerini sayarak ticaretin kaynağını belirtebiliriz. Gelmek istediğimiz nokta da işte tam olarak bu... Kentimizin sahip olduğu değerlerden tarımsal ürünlere biraz eğilmek istiyoruz. Bugünkü konumuz İncir...
Son yılların istatistiklerine bakarak İzmir'in ihraç ettiği tarımsal ürünleri sayarsak eskiye nazaran tütün ve pamuk listede olmayacak ama yerine Zeytin ve Zeytinyağı, Narenciye, diğer taze meyve ve sebzeler ve kuruları girecektir. Ama Üzüm ve İncir hala en önemli ticaret ürünleri arasında sayılmaya devam edecektir.
Özellikle incir çok önemli bir ürün. İncirin hem sağlıklı beslenmeye katkısı hem ticarete konu olan ekonomik katkısı belki bildiğimizden daha fazla. Dünya Gıda Örgütü'nün raporlarına göre dünyanın en çok incir üreten ülkesiyiz. Dünyanın incir ihracatının yarısından fazlası Türkiye'den yapılıyor. Bu istatistiklere göre dünyanın incir piyasasının belirleyicisi olmamız beklenir. Bir fındık gerçeği ile karşılamaktan açıkçası korktuk.
TÜİK'in son 8 yıllık verileri incelendiğinde ise, üretim yapılan alanda %2lik bir artış söz konusuyken üretimdeki artışın aynı oranda yükselmediği görülüyor. Yani verimlilik hep aynı hatta alana göre düşüşte. Bu Ziraatçılar tarafından incelenmesi gereken bir konu. Zira önümüzdeki yıllarda tarımsal ürünlerin verimliliğinin arttırılmaması halinde 50 yıl içerisinde kıtlıklar yaşanacağını uzmanlar her koşulda dile getiriyorlar. Demek ki bizim bu yapımızla dünya incir ticaretinin %50'den fazlasını yapıyor olmamız, bilimsel çalışmalarla üretim alanı arttırmadan piyasadeki yerini korumaya ve hatta karlılığını arttırmaya yeterli olabilir.
İncirin İzmir için ne denli önemli bir ürün olduğunu belirtmek için Türkiye'deki üretimin %60'ı Aydın, %'s20'si İzmir'de yapılıyor dersek anlaşılırız herhalde.
Dünya incir ticaretinin %50'sini elinde bulunduran ülkemizde, üretimin de %80'i İzmir ve komşusu Aydın'da yapılıyor. Ancak bu incirlerin üretildiği alanlarda çiftçi tarafından verimlilik çalışması yapılmadığından alan ve ağaç sayısı artsa da üretim verimi artmıyor. Diğer yandan bu taze meyvenin kurutulması, işlenmesi, paketlenmesi, depolaması, lojistiği vb sektörlere etkisi düşünüldüğünde, kentimiz için ne kadar büyük bir ekonomik değer olduğu görülecektir.
İsteriz ki, halkımız yeryüzünün en faydaları meyvelerinden birisi olan İncir'i taze ve kuru olarak tüketmeyi arttırsın, tadını çıkartsın. Sonra incirden daha farklı mamüller ve markalar çıkartalım. İncir tek başına ülkemizin önemli bir sektörü olabilir. Bu konuda ülkenin bir politikasının olması çok önemli. Tek başına çiftçinin çabası yeterli olmuyor.
Apelasyon Dergisi'nin 2014 Mart'ında yayınladığı bir yazıda Ramazan Konak isimli yazar incir hakkında şu yorumlara yer veriyor
"Kuru incir; sadece ayıklanıp – paketlenerek bütün meyve olarak değil, ezme, hurda, kesilmiş olarak da ihraç edilmektedir. İhraç ettiğimiz ülkeler de bu ürünleri işleyerek, bu ürünlerden çok değerli işlenmiş ürünler elde etmektedirler. Örneğin ezme olarak gönderdiğimiz ürünler; gönderilen ülkelerde çikolata, bisküvi, pasta, ekmek, vb. gibi ürünlerde kullanılarak değerleri kat be kat artırılarak tüketiciye ulaştırılmaktadır.İncir, değişik şekillerde işlenerek katma değeri artırılabilir. Bunun ülke ekonomimize katkısı çok daha fazla olacaktır. Örneğin incir sütü et yumuşatıcısı olarak kullanılır, yaprakları çay olarak işlenebilir, çekirdekleri kozmetik sektöründe kullanılır, rakısı yapılır ve yaş erkek incirden de çok lezzetli reçeller yapılmaktadır."
Okuduğunuz üzere İncir sadece taze ve kuru meyve olarak tüketilmiyor. Ağacının, yaprağının, sütünün, meyvesinin yüzlerce farklı ürünü üretilebilir. Yeterki bir politika olsun.
İncirin biyolojisi, tarımı, faydaları gibi konular çok daha uzun bir yazı yazmayı gerektirecek. Bu konuları inceleyen sayısız tezler, makaleler ve hatta kitaplar var. Ne hepsine yer verebiliriz, ne hiç birine değinmeden bu konuyu kapatabiliriz. İncir hakkında ilk yazımızı ekonomik ve üst perdeden bilgileri içerecek şekilde yazmış olalım. Takip eden zamanda incir hakkında değişik konulara değinmeye devam edeceğiz. Sadece incir de değil üzüm, zeytin, tütün hepsi incelenmesi gereken kentin değerleri.
Yazımızı bitirmeden önce İncir'in anavatanından 1800'lü yıllarda alınan çelik örnekleri ile ABD'nin Kaliforniya eyaleti içinde incir üretiminin başladığını ve bu üretimle birlikte ABD'nin iç ihtiyacına yönelik üretimin arttırıldığını belirtmek gerek.
Yorumlar
Yorum Gönder