Ana içeriğe atla

Deniz ve Zeytin Kokulu Mavi Ada


Dün Hürriyet Seyahat ekinden Mehmet Yaşin'in kaleme aldığı Tire yazısını paylaşmıştık. Bugün sıra Ayvalık'ta...


Ege’nin sert rüzgarlarına karşı, Ayvalık’a siper olmuş, birkaç isimli bir adadır Cunda. Piri Reis’in, “Kitab-ı Bahriyesi”de Yunan adası olarak geçer. Bir iddiaya göre ismi, İtalyanca denizcilik teriminden gelir. Cunda, yatay serenlerin her iki başı anlamını taşır. Adanın diğer adı Alibey’dir. Bu ad, Kurtuluş Savaşı’nın komutanlarından Ali Çetinkaya’ya aittir. İşgalde, topladığı gönüllülerle Yunanlara ilk kurşunu sıkan, aslen Afyonlu Yarbay Alibey’in gösterdiği kahramanlıkların anısına, adanın ismi “Alibey” olarak değiştirilmiştir.

Ayvalıklı Rumlar ise buraya, “Kokulu Ada” anlamına gelen “Moshonisi” adını vermiştir. 1923’te yaşanan nüfus mübadelesine kadar ahalisini Rumların oluşturduğu bu adaya, ister Cunda deyin, ister Alibey. İkisi de yakışır.

Cunda’da bahar insanın aklını başından alır. Ağaçların çoğu zeytin olduğu için, çiçek açanlar hemen farkedilir. Hele sarı çiçekleriyle mimozalar, baharın en yakışıklı ağaçları olur.

Kimi yerlerinde iki kişinin yanyana yürüyemeyeceği dar sokaklardaki güzellik, her türlü vurdumduymazlığa rağmen kendisini korumayı bilmiştir. Sarmısak taşı, tuğla ve kireçle yapılmış iki veya üç katlı evler, buraların geçmişteki yaşamı hakkında ipuçları verir.

Cunda’nın sahili, bütün sahiller gibi yaşamın odaklandığı mekandır. Merkezi de “Taş Kahve”dir. Balıkçılar onun gölgesinde ağlarını onarır, randevular onun önünde verilir, en lezzetli adaçayı yine orada içilir. Baharda Cunda sahilinde yemek yemeye doyum olmaz. Güneşin batımına yakın, kıyıdaki meyhanelerin masalarına örtüler örtülür, leziz mezeler eşliğinde, çeşitli bahanelerle kadehler tokuşturulur.

Sahildeki tüm lokantalar çok lezzetli mezeler ve yemekler sunar. Ben Nesos’u tercih ederim, bahar yemekleri ağzımı sulandırır. Örneğin enginar salatası, kuzu etli ya da iç baklalı enginar damakta unutulmaz tatlar bırakır. Hele iç baklalı sirkeli ot, insanın aklını başından alır. Tabii bu mevsimde kuşkonmazı ihmal etmemek gerekir. Onu biraz kavurup üstüne de yumurta kırarsanız tadına doyum olmaz. Cunda’ya gelmişken balık yemeden dönmek olur mu? Şimdi barbunun, dilin, pisi balığının tam vaktidir. Nesos’ta bunlar kıvamında pişirilir. Bir de Cunda’nın sabah kahvaltısı meşhurdur. Taş Kahve’de oturup, balıkçıları seyrederek ünlü ada tostunu yemenin verdiği keyif hiçbir şeyde yoktur. Burada dikkat edeceğiniz husus, tostun peynirinin teneke tulumu olmasıdır. Taze kaşarla yapılana yüz vermemeniz gerekir.

Kaynak: Hürriyet Seyahat (16.05.2011)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sadık Bey Semtinin İsmi Nereden Gelmektedir?

Konak'tan Güzelyalı'ya giderken Vali Konağı ile Köprü durakları arasında yer alan durağın adı Sadık Bey durağıdır. Susuzdede Tepesi'nin kuzey doğusunda Türk Koleji ve Hakimiyet-i Milliye İlkokulu'nun tam arasında kalan bölgededir.  Civarda Sadık Bey'e ait bir heykel bir meydan veya bir sembol yoktur.  Peki kimdir Sadık Bey ve neden bir muhite adını vermiştir? Buyrun beraber okuyalım...

Giraudlar

Toprak mahsullerini ithal değil, ihraç ettiğimiz günlerdi. 1700’lü yılların ortalarıydı ve İzmir, yerel ürünlerin dünya pazarlarına aktarıldığı bir çıkış noktasıydı. Hatta ihracatta on kata ulaşan bir artıştan bahsediliyordu. Zira, “ Batı Avrupa’da sanayi devrimi nedeniyle toprak mahsullerine aşırı ihtiyaç duyuluyordu. ” Jean-Baptiste Giraud’nun Güney Fransa’nın Antibes kentinden İzmir’e gelişi tam da bu döneme rastlamıştı. Takvimler 1761’i gösteriyordu ve Giraud ailesinin ilk üyesi, Marsilyalı bir firma tarafından “ toprak mahsulleri ticareti ” için İzmir’e gönderilmişti. Zamanla aile bu topraklarda kök salacak; Şark Halı, İzmir Yün Fabrikası, İzmir Pamuk Mensucat ve İzmir Basma Fabrikası ile halıcılıktan konfeksiyona bir çok sektörde ilk sınai fabrikaları kuracak; Levanten kültürünü zenginleştirecek; spor güncesine de pek çok başarı ekleyecekti. Cronicles Dergisi'nin 7. sayısında çıkan bu yazıyı, Levantine Heritage görselleri ile birleştirip sizlerle paylaşmak istedik...

Bir Zamanlar İzmir | Palet Restaurant

Palet Restaurant, 2000'li yıllara girmeden mecburen hayatına son vermiş İzmir'e renk katan bir işletmeydi. Kordon'da Alsancak İskelesi'ni geçtikten sonra limana yakın bir yerlerde denizin üzerine kurulmuş enterasan mimarisi ile sembolleşmiş bir eğlence merkeziydi...