9 Eylül Üniversitesi İktisad-i ve İdari Bilimler Fakültesi Türk Folklorünü Araştırma Topluluğu kısa adıyla DİFAT dün gece Sabancı Kültür Merkezi'nde bir gösteri sundu. Bir yıl boyunca yaptıkları çalışmaların sonunda 2 saat süren bir gösteri ile izleyenleri Zeybek, Artvin, Tokat, Çiftetelli, Burdur, Silifke ve Diyarbakır yöreleri ile Türkiye'nin dört bir yanına götürdü.
Yaklaşık 150 dansçının görev aldığı bu güzel etkinlikte çeşitli seyirlik oyunlar ve barkovizyon gösterileri ile zenginleştirilen gösteri yaklaşık 800 kişilik bir izleyici kitlesi tarafından takip edildi...
1992 senesinde bir grup halk oyunları sevdalısı öğrenci tarafından kurulan topluluk, önümüzdeki sene 20. yılını kutlamaya hazırlanıyor. Sadece İ.İ.B. Fakültesi bünyesinde faaliyet göstermesine rağmen oldukça kalabalık bir dansçı kadrosunu bünyesinde barındıran topluluk, geçen 19 sene içerisinde binlerce öğrenciye Türk Halk Oyunlarını sevdirip, folkorik öğelerimizin tanıtımı ve zenginleştirilmesi yönünde çok fazla çalışma gerçekleştirdi.
9 Eylül Üniversitesi öğrencisi olmamama rağmen 19 yılı geride bırakan topluluğun en az 15 senesini yakında takip ettim. Tanışıklığım topluluğun 1993 yılında benim içerisinde bulunduğum Ege Folklor Eğitim Merkezi ile işbirliği yapması ile başladı. Geçen seneler içerisinde çok güzel dostluklara vesile olan topluluk için çok defa gösterilere çıktım, 4 dönem eğitmenliğini yaptım. O nedenle Difat'a bakış açım biraz farklı biraz kayırıcı olabilir.
Halen eğitmenlik ve yöneticilik yapan bazı arkadaşlarımın daveti vasıtasıyla gösterilerinden haberdar oldum. Reklam, afiş, duyuru yapmadılar çünkü zaten bir gece yapacakları gösteride izdiham olsun istemiyorlardı herhalde. Ki ona rağmen dün gece gösteride 650 kişilik salona yaklaşık 800 civarında bir izleyici grubu gelmişti. Büyük bir kısmını öğrenci arkadaşlarının oluşturduğu seyirci topluluğu önünde coşkulu bir gösteri sunan öğrenci arkadaşlarımızın heyecanı gözlerinden, sahnedeki acemiliklerinden çok net belli oluyordu.
İşte özlediğim de buydu aslında... Acemilik, amatörlük... (acemilik dediğim için kimse alınmasın. hiç kimse bu işi anasının karnında öğrenmedi. Güzel görünen tarafı da bu) Eğer hatasız, heyecansız dansçılardan kurulu bir gösteri izlemek isteseydim gideceğim gösteri farklı olurdu. Bu işi severek, heyecan duyarak yapan belki de 150 dansçının 100'den fazlasının ilk defa bu kadar kalabalık bir kitle önünde sahne tozunu yutması çok keyifli bir izlence.
Gösteriye gelince ilk okuduğumda Da'star, sonraki okuduğumda ise Danstar olarak okumuştum.. Meğerse Fethiye dolaylarında yaygın bir tür geleneksel baş örtüsünün adıymış. Bunca yıl Türk Halk Oyunları oynama, araştırma ve eğitme işini yapmama, Türk Folklorünü bu kadar araştırma meraklısı olmama rağmen ya gözümden kaçtı ya da hiç görmediğim bir kostüm parçası olması beni düşüncelere itti. Çünkü Türk Kültürü engin bir deniz isterseniz 100 yılınızı verin yine de öğreneceğiniz çok şey oluyor. Bu vesile ile Dastar terimini öğrenmemi sağlayan DİFAT'lı arkadaşlara bir teşekkür borçluyum.
Buradan yola çıkarak ilk olarak bu gösteriyi hazırlayanlara küçük bir şeyler söylemek istiyorum.
Proje yapmak gerçekten emek isteyen bir iştir. Ancak çok daha önemlisi yaptığınız projeyi insanlara anlatabilmektedir. Yaptıklarınız ve yapacaklarınızı çok iyi izah edebilmelisiniz. İşte bu gösteride bu biraz eksikti.
Evet halk oyunları adına yapılan ekipler vardı. İyi organize olan ekipler vardı. Çok basit tekniklerle hazırlanan ekipler de vardı. Ama önemli olan 150 kişinin birlikte yapabildiği bir organizasyon vardı. Eğitmen ve dansçılara tebriklerimi sunuyorum.
Ancak geceye adını veren Dastar iyi izah edilmemişti. Dastarın anlatmak istediği konu dış anlatımlarla desteklenmiş olmasına rağmen çoğu izleyici tarafından anlaşılamadı. En önemlisi konu ile gösteri yapan ekipler birbirine zorla bağlanmıştı. İzleyenlerin çoğu Dastar ne demek bilmeden ama konuyu anlayarak çıktı gösteriden. Ancak folklorik olarak incelendiğinde çok sayıda soru işaretleri çıkıyor ortaya.
Eleştirinin dozunu çok arttırabilir geceyi baştan başa elleçleyebilirim ama niyetim bu değil. 25 sene sahnede ve sahne arkasında yer alan birisi olarak 2 saat süren gösteri boyunca sahnenin karşısında oturanların neler hissettiğini daha iyi anlıyorum.
Çok kısa bir kaç önerim olacak genç arkadaşlara...
- Gelen bütün izleyiciler tanıdıklarınız. Dolayısı ile sahnenin ortasında ne yapacağını bilmeden kalmadığınız sürece gösteri muhteşemdir. Küçük koreografi ve figür hatalarını siz suratınızı ekşitmedikçe kimse görmez. Görsede hatırlamaz. Siz akıcı bir şekilde oyunlarınızı oynayınız. Seyirci ne oynamak istediğinizi sizden daha iyi bilmiyor.
- Proje yapıyorsanız önce projeyi belirleyin ona göre yöreler ve ona göre oyunlar seçin ki anlattığınız konu oyunlarla desteklensin.
- Kostüm ve dekorunuz yoksa proje yapmayın. Görsel destekleri ekleyebilirseniz farklı olursunuz. Dün dekor eksikliği çok belliydi. At üstünde sahneye giren gelin ne kadar güzelse geri kalan anlatımlardaki görsel eksiklikler de bir o kadar kötüydü.
- Sizi hiç bir şey yolunuzdan alı koymasın çok güzel bir aktivitede bulunuyorsunuz.
- Seyirciye saygı duyun ve onlardan da saygı bekleyin. (Göstermezlerse de bekleyin). Bilet basın, biletlerde kurallarınızı keskin çizgilerle belirleyin. (Ör. Telefonlarınızı kapatın, geç kalmayın, gösteri esnasında konuşmayın) Ve koyduğunuz kurallara önce kendiniz uyun.
- Gösteri öncesinde konuşma, sonunda da ödül töreni yapmayın artık. Gerek yok. Hiç kimseyi ilgilendirmiyor. İlla ki hoşgeldiniz demek istiyorsanız izleyicileri kapıda karşılayın yada barkovizyonda bir cümle ile ifade edin. İllaki hocalarınızı onore etmek istiyorsanız onlara kuru plaket vereceğinize onların değerli olduklarını hissettirin.
- Oryantal orijinal ismi ile "doğuya ait olan" anlamı taşır. Yani Avrupalı'ya göre. Akla ilk olarak göbek dansı gelebilir. Çünkü Avrupalının ilk aklına gelen bu. Dün gösteride Oryantal ve Çiftetelli/Roman adı altında sahneye çıkan ekiplerde bu görüşü sizin de desteklediğinizi gösteriyor. Bizim kültürümüzde göbek dansı var. Araplardan geçme olsa da var. O zaman göbek dansı yapın. Yok grup halinde başka bir şey oynayacağım diyorsanız o zaman çiftetellinin hakkını verin. Trakya çiftetellisi ayrı, Adana çiftetellisi ayrı, Arap göbek dansı apayrıdır. Dün geceki gösteride yer almasını pek konuyla bağdaştıramadım. Yine de siz bilirsiniz.
Nacizane önerilerim bu kadar. Umarım küstahlık etmemişimdir.
Türk Halk Oyunlarına, Türk Folklorüne, Gelenek ve Göreneklerimize sahip çıkan, emek veren, ter akıtan herkese sonsuz teşekkür ve şükranlarımla...
Yorumlar
Yorum Gönder