Ana içeriğe atla

Parklar İnsanlar Hayvanlar

Türk toplumu her ne kadar göçebe hayatından, yerleşik düzene geçmiş görünse de aslında gerçeğin hiç te böyle olmadığını çok çeşitli örneklerle iddia edebiliriz. Şehir hayatına, komşuluk ve mahalle ilişkilerine uzak o kadar çok modern semt doğdu ki, kapı komşusunu tanımadan yaşayan binlerce insandan bahsedebiliriz.  Bu cümle itibari ile örnek, tam olarak anlatmak istediğimizi ifade edemeyebilir. Çok kısa bir ifadeyle kırsal yaşantısını şehirde sürdürmeye çalışan temelsiz bir ahaliden bahsediyoruz aslında. Artık buna ister görgüsüzlük deyin, isterse de rahatlık nasıl isterseniz. Ama kökeninde, kırsal yaşam tarzı ile yetişmiş kişilerin şehirde yaşamaya adapte olamayışına örnektir. . 

İşte bu tarif etmeye çalıştığımız kişilerden oluşan gruplar bir araya gelip mahalleyi, semti hatta ilçeyi oluşturmaya başlayınca, haliyle onların seçtiği yerel yönetimler de tam hak ettikleri tarzda kendilerini yönetiyor. Seçen ve seçilen açısından baktığınızda bu kargaşa düzeni rahatsız edici olmasa da şehir hayatını özümsemiş ve ya kırsal yaşantısını modifiye ederek ortama uymuş, istediği sadece "toplumsal kurallara ve yaşam tarzına saygı" olan ahaliyi rahatsız ediyor. 

Aynı sorunlar Almanya, Fransa, İngiltere ve bir çok Avrupa ülkesinde yaşanmadığı için o toplumlar modern sayılıyor ve ibretle yaşanması gereken yerler listelerinde yer alıyor. Ama işin özünde insana saygı, toplum kurallarına riayet yatıyor. Bunu hepimiz biliyoruz. Hele ki yönetenler ve eğitenler bizden çok biliyor. Ama nedendir bilinmez hiç kimse düzeltmeye çalışmıyor. Herkese kolaya kaçıyor. 

Size duyduğumuz bir örnek; 


İzmir'in Karabağlar İlçesi'nde, ilçenin ekonomik ve eğitim düzeyi bakımından üst sıralarda yer alan nispeten yeni semti Mimkent'te geçiyor olay. Yaşananların son bir kaç ayda gerçekleştiğini söylememiz gerek peşinen. 

Ülkemizin en önemli müzik adamlarından birisi olan rahmetli Barış Manço'nun adını taşıdığı, Mimkent -3 bloklarının tam ortasında yemyeşil güzel bir alan, park olarak hizmet veriyordu. Parkın bir bölümünden sokak geçtiği için küçük bir bölüm ayrı bir park gibi kenarda kalsa da esas büyük olan bölüm çok başarılı ve faydalı bir şekilde iki kısma bölünerek herkesin maksimum seviyede parktan faydalanması sağlanmıştı. Bir bölümde toprak alana yerleştirilmiş çocuk oyun bölümü ve etrafına yerleştirilmiş spor gereçleri, ailelerin çocuklarıyla beraber parkta vakit geçirmesine imkan sağlıyordu. Parkı bezeyen yeşil alan ise insanın içini açan cinstendi. Diğer bir bölümde ise çocuksuz ailelerinde vakit geçirebileceği oyun parkı olmayan nispeten daha sessiz ve yeşil bir alana banklar yerleştirilmiş ve dinlence parkı olarak dizayn edilmişti. Park çevrede yaşayan evcil hayvan sahiplerinin de hayvanları ile birlikte gelip vakit geçirdiği, sosyal bir alan olmaya başlamıştı. Her şey amacına uygundu. Parktan maksimum fayda alınıyordu. 

Gel zaman git zaman bu evcil hayvan sahipleri, apartman dairesine tıktıkları bu zavallıların ihtiyaçlarını gidermek için bu çocuk parkının bulunduğu bölümün kum ve çim bölümlerini kullanmaya başladılar. Hayvan bu, uygun bulduğu bir yere yapacak. Buna itiraz yok ama sahibi olan düşünebilen yaratık bunu engellemeli ya da temizlemeli.Olması gereken bu. Mademki doğal yaşantısından zorla alıkoydunuz hayvanı, o zaman gereksinimlerini giderirken etrafınızı rahatsız etmeyecek şekilde karşılamanız gerekir. 

Elbette parkta çocuğu düşe şaşa oynayan ebeveynler, çocuklarının düşüp kalktığı bu kum ve çim alanlarda hayvan pisliklerinin olmasından rahatsız olacaklardı. Oldularda... Belediyeye gerekli şikayetler yapıldı. Önlemler alınması istendi. 

Belediye büyük bir sosyal sorumluluk örneği alarak sorunu çözdü. Ama ne yaptı biliyor musunuz? 

Çocukların oynadığı kum alana bir daha hayvan pislemesin diye "beton döktü"... Hem de en kabasından.. Pütürlü ve biçimsiz. 

Bu neredeyse şu demekti; "Burası hayvanlara ait, siz düşün, kolunuzu kafanızı yarın bir daha da gelmeyin parka".  Bir nevi çocukları cezalandırdı Belediye.

Parkta cıvıldayan çocuk sesleri gitti, havlayan köpekler ve onlara bağıran sahiplerinin sesleri geldi. Parka gelen aile sayısı azaldı. 

Son olarak parkın civarından geçenler gördüler ki hayvan sahiplerinden bazıları boş parkı sahiplenerek hayvanlarının temizliklerini de parkta yapmaya başlamışlardı. Hatta öyle ki, hayvanları banka çıkartıp bildiğiniz yıkama, tüy tarama işlerini insanlar için yapılmış oturma gruplarında tamamlıyorlar. 

Onların açısından belediye on numara hizmet vermişti. Ya diğerleri?  Bunu çok başarılı çalışmalar yapmış belediye başkanına mal etmek yanlış olabilir. Ama kadrosunun yanlışlarını liderleri çeker ya da zarar görmemek için yanlışı düzeltir. O zaman göreve davet etmemizde bir sakınca yok herhalde.

Bu yazıyı kaleme aldığımız için biz hayvan düşmanı ilan edilebiliriz. Ancak anlaşılmalıdır ki biz hayvana karşı değiliz, onlar doğanın kanunda var. Ve çok sevimliler. 

Biz hayvan kadar etrafa saygısı olmayan, şehirde yaşamaya alışamamış, hayvanı doğal ortamından alarak apartman dairesine hapseden, işeyeceği saate bile karar veren düşüncesizlere karşıyız..

Bizden iletmesi... 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sadık Bey Semtinin İsmi Nereden Gelmektedir?

Konak'tan Güzelyalı'ya giderken Vali Konağı ile Köprü durakları arasında yer alan durağın adı Sadık Bey durağıdır. Susuzdede Tepesi'nin kuzey doğusunda Türk Koleji ve Hakimiyet-i Milliye İlkokulu'nun tam arasında kalan bölgededir.  Civarda Sadık Bey'e ait bir heykel bir meydan veya bir sembol yoktur.  Peki kimdir Sadık Bey ve neden bir muhite adını vermiştir? Buyrun beraber okuyalım...

Bir Zamanlar İzmir | Palet Restaurant

Palet Restaurant, 2000'li yıllara girmeden mecburen hayatına son vermiş İzmir'e renk katan bir işletmeydi. Kordon'da Alsancak İskelesi'ni geçtikten sonra limana yakın bir yerlerde denizin üzerine kurulmuş enterasan mimarisi ile sembolleşmiş bir eğlence merkeziydi...

İzmir’in Tarihine Bir Adım Daha Yakın

Fisun Yalçınkaya, İzmir Agorasını Kazı Başkanı ile birlikte gezip Milliyet Gazetesi'nde yayınladı. Bugünkü gazetelerde yer alan haberi sizlerle paylaşıyoruz. Belki bu vesile ile her gün önünden geçtiğiniz antik kenti bir kez gezmek istersiniz. Buyrun haberi olduğu gibi alıntılıyoruz... Gladyatörlerden, gemilere Roma günlük hayatına ışık tutan graffitileri, hamamı, kent alanıyla geniş ve zengin bir antik kent olan ve Total Oil Türkiye’nin desteklediği Smyrna’yı Kazı Başkanı DEÜ arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Akın Ersoy’la birlikte gezdik ve çalışmalardaki yenilikleri dinledik...