Ana içeriğe atla

Dönertaş Sebili



Tek kubbeli kare planlı bir 19. Yüzyıl başı yapısı olan Dönertaş Sebili, Osmanzade Yokuşu ve Anafartalar Caddesi'ne bakan cephelerinde yer alan Barok tarzı mermer süslemeleri ile ünlüdür. Sebilin iki cephesinin birleştiği köşede süslü başlıklı yuvarlak bir sütun gibi görünen taşın aslında döner olması, yani bir türlü terazi oluşu nedeni ile bu sebil "Dönertaş Sebili" olarak anılmıştır.


Sebilin bezemelerinde kullanılan bitki motiflerinin yanı sıra, asıl önemli özelliği iki cephesinde, biri kapı üzerinde, diğeri ise çeşme üzerinde yer alan alçak kabartma tekniği ile yapılmış camili manzara tasvirleridir. 19. Yüzyıl başlarında İzmir, Aydın ve Afyon'da çeşitli yapı ve mezar taşlarında görülen bu tarz tasvirlerden, özellikle 1805 tarihi İzmir Cakaloğlu Hanı'nın deniz tarafındaki kapısının sağ yanında yer alan çeşmedeki kabartmalarının bu sebildekilerle aşırı benzerliği, her iki eserin de aynı ustaya ait olduğu düşüncesini akla getirmektedir. Bu mermer tasvirlerden kapı üzerinde yer alanında, adeta külliyesi ile birlikte resmedilmiş bir büyük cami yer almaktadır. Çeşme üzerindeki tasvirde ise, üç kubbeli son cemaat mahalli ile tek kubbeli bir cami ve çevresindeki evler görülmektedir. Bu caminin Hisar Camisi'ni andırmasının ise yalnızca bir rastlantı olup olmadığı bilinmemektedir. Her iki tasvirde Osmanlı Minyatür Sanatı'nda görülen anlatım şekli, perspektif anlayışı ve bitkisel motiflerle işlenmiş, adeta mermerden oyulma birer minyatür gibidir. Tasvirlerde yer alan R. Arık'ın "ağaç gibi görünen tek tek çiçek motifleri" diye tanımladığı biçimler, Osmanlı minyatürlerindeki ağaçların renksiz ve üç boyutlu olarak ifadesi gibidir. Bu nedenle, bu düzenlemede, tasvirlerden, çeşme üzerinde yer alanı, çizgileri tüm ayrıntıları ile korunarak, ama renkli bir minyatür şeklinde işlenmiştir. Resmin alt bölümünde ise Dönertaş Sebili'nin ilk cephesi, köşede, günümüzde bulunmayan feneri ile birlikte yer almakladır. Kapı üzerinde yuvarlak iki madalyon ve ortasında kulplu bir güğümü tasvir eden yazı motifleri vardır. Aynı yerde Ali Vehbi İzmir imzası dahi bulunmaktadır.

Sebilin silme üzerinde yer alan diğer kitabelerinde yaptırılan kişi ile ilgili bir kayıt bulunmakla beraber, (1229-1814) tarihi görülmektedir, İzmir tarihi yazan H. Güntekin'in bu sebili Osmanzade'nin yaptırdığı konusunda, kaynak vermeden ileri sürdüğü görüş, M. Aktepe tarafından vakfiyeler üzerinde yapılan araştırmada bir dereceye kadar açıklığa kavuşmuşsa da, kesinlik kazanmamıştır. 1229 tarihli bir vakfiye, Osmanzade Seyyid İsmail Rahmi Efendi'nin Tilkilik'de ve köşe başında, kagir bir sebil yaptığını açıkça göstermektedir. Bu ifade, Dönertaş adıyla anılan sebilin adı geçen sebil olması olasılığını kuvvetlendirmekte ise de, adı geçen sebilin üzerinde bir de okul bulunduğu ifadesi ve Tilkilik Semtinde benzer konumda, bugün ayakta olmayan, başka sebiller de bulunması, konunun kesinleşmesini güçleştirmektedir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sadık Bey Semtinin İsmi Nereden Gelmektedir?

Konak'tan Güzelyalı'ya giderken Vali Konağı ile Köprü durakları arasında yer alan durağın adı Sadık Bey durağıdır. Susuzdede Tepesi'nin kuzey doğusunda Türk Koleji ve Hakimiyet-i Milliye İlkokulu'nun tam arasında kalan bölgededir.  Civarda Sadık Bey'e ait bir heykel bir meydan veya bir sembol yoktur.  Peki kimdir Sadık Bey ve neden bir muhite adını vermiştir? Buyrun beraber okuyalım...

Giraudlar

Toprak mahsullerini ithal değil, ihraç ettiğimiz günlerdi. 1700’lü yılların ortalarıydı ve İzmir, yerel ürünlerin dünya pazarlarına aktarıldığı bir çıkış noktasıydı. Hatta ihracatta on kata ulaşan bir artıştan bahsediliyordu. Zira, “ Batı Avrupa’da sanayi devrimi nedeniyle toprak mahsullerine aşırı ihtiyaç duyuluyordu. ” Jean-Baptiste Giraud’nun Güney Fransa’nın Antibes kentinden İzmir’e gelişi tam da bu döneme rastlamıştı. Takvimler 1761’i gösteriyordu ve Giraud ailesinin ilk üyesi, Marsilyalı bir firma tarafından “ toprak mahsulleri ticareti ” için İzmir’e gönderilmişti. Zamanla aile bu topraklarda kök salacak; Şark Halı, İzmir Yün Fabrikası, İzmir Pamuk Mensucat ve İzmir Basma Fabrikası ile halıcılıktan konfeksiyona bir çok sektörde ilk sınai fabrikaları kuracak; Levanten kültürünü zenginleştirecek; spor güncesine de pek çok başarı ekleyecekti. Cronicles Dergisi'nin 7. sayısında çıkan bu yazıyı, Levantine Heritage görselleri ile birleştirip sizlerle paylaşmak istedik...

Bir Zamanlar İzmir | Palet Restaurant

Palet Restaurant, 2000'li yıllara girmeden mecburen hayatına son vermiş İzmir'e renk katan bir işletmeydi. Kordon'da Alsancak İskelesi'ni geçtikten sonra limana yakın bir yerlerde denizin üzerine kurulmuş enterasan mimarisi ile sembolleşmiş bir eğlence merkeziydi...