Ana içeriğe atla

Saat Kulesi

Saat Kulelerinin ilk örneklerine XIII yüzyıldan itibaren Avrupa’da kiliselerde ve saray kulelerinde rastlanılmaktadır İtalya’da De Dondi’nin 1348 ile 1362 yılları arasında ve Fransa’da Henri de Vick’in Fransa Kralı V Charles için 1360’da inşa etmiş olduğu saat kuleleri bunların ilk örnekleridir. XV. yüzyılda yapılan ilk saatler ve saat kuleleri, matbaa baskısı kitaplarla birlikte, Ortaçağ’a son veren makine olmuştur.

Ortaçağın sona ermesiyle açılan yeni çağda, Avrupa’da saat kuleleri öylesine önem kazanmışlardır ki, ünlü kent tarihçisi Mumford, “Modern çağları belirleyen teknolojinin, sanıldığı gibi buhar makinesi değil, saat olduğunu” söyleyecek kadar ileri gitmiştir...


Saat Kulesi yapma geleneği Avrupa’da XIV. yüzyılda yaygınlaşmışsa da; Osmanlı topraklarına Kanunî döneminden hemen sonra XVI. yüzyılın sonlarında girmiştir. Osmanlı’daki saat kulelerinin ilk izlerine Balkanlar’da, Banyaluka Ferhat Paşa Camii (1577) ve Üsküp Saat Kulesi (1593) ile rastlanmaktadır. Osmanlı gündelik hayatına XVI. yüzyılın sonunda giren saat kulelerinin yapımı, XVIII ve XIX yüzyıllarda Batı’dan Doğu’ya doğru giderek artmıştır. 

Osmanlı Devleti’nde kent ve kasabalarda saat kulesi yapımının hızlanmasında, Sultan II. Abdülhamit’in (1876-1909) yirmi beşinci cülûs yıldönümü vesile olmuştur. Sultan Abdülhamit 1317 Hicrî yılında (1899-1900) yayınladığı bir “irâde-i seniyye” gereğince, kendi namına bir çok vilâyet ve sancaklarda büyük saatlerin yapılmasını emretmiştir. Bu irade üzerine Osmanlı coğrafyasındaki bir çok vilâyet ve sancaklarda saat kulesi yapımına gidilmiş, günümüzde bir çok Anadolu kentinde halen ayakta durmakta olan saat kulelerinin bir çoğu bulundukları şehrin simgesi haline gelmişlerdir

Saat kulelerinin yaygınlaşmasında Sultan II Abdülhamit’in yirmi beşinci cülûs yıldönümü önemli bir dönüm noktası oluşturmuşsa da, aslında Osmanlı İmparatorluğu’nun XIX. yüzyılda girmiş olduğu Batılılaşma sürecinin etkisini de vurgulamak gerekmektedir. 1839’da başlayan Tanzimat döneminden sonra kentlerde inşasına başlanan Askerî Kışla, Hükümet Konağı, Hastane ve Hapishane gibi kamusal yapılar, Osmanlı Devleti’nde Batılı bir çizginin oluşumuna katkı sağlamışlar, bu kombinezasyona saat kulesinin de eklenmesiyle İmparatorlukta önemli kamusal alanlar oluşmaya başlamıştır.

İzmir Konak Meydanı’ndaki Saat Kulesi, eski Sarıkışla önünde bulunuyordu. Sultan II. Abdülhamit’in tahta çıkışının 25. yılında, eski sadrazamlardan ve İzmir Valisi Kıbrıslı Kamil Paşa tarafından h.1307 (1901) tarihinde yaptırılmıştır. Kıbrıslı Kamil Paşa’nın oğlu Bahriye Mirlivası Sait Paşa ve Belediye Reisi Eşref Paşa’dan oluşan bir komisyon kulenin yapımını üstlenmiştir. Kulenin yapımından önce İstanbullu kuyumcu Zingulli Usta tarafından kulenin küçük bir maketi yapılmıştır. Buradaki Fransızca bir kitabeden mimarının İzmirli S.Raymond olduğu öğrenilmektedir.

Kulenin il ismi Hamidiye Kulesi idi. Saat Kulesi’nin kaidesi beyaz mermerden, diğer bölümleri kesme taştan yapılmıştır. Dört basamaklı, haç biçiminde bir platform üzerinde 25 m. yüksekliğinde, sekizgen kaideli ve dört katlı bir yapıdır. Buradaki sekizgenin dar kenarlarında dörder küçük sütun üzerine oturan sebillere yer verilmiştir. Bu sebiller at nalı kemerli olup, baldaken biçimindedir ve üçer çeşmesi ile kurnası, ortasında da fıskiyeleri bulunmaktadır. Bu fıskiyelerden iki tanesi günümüze gelememiştir. Baldakenlerin üzeri kubbelerle örtülmüştür. Sebiller arasında kalan dört cepheye de at nalı şeklinde kemerler ve demir şebekeli açıklıklar bırakılmıştır. Ayrıca tümünün üzerini bir saçak örtmüştür. Saat Kulesi’nin sekizgen kaidesi üzerinde sütunlu bir galeri ile onun da üzerinde köşeleri pahlanmış kare prizma şeklinde gövde bulunmaktadır. Bu gövde oldukça zarif başlıklı küçük kubbeli kaideli sütunların birbirlerine bağlanması ile üç dilimli bir görünüm kazanmıştır. Buradaki galeri ve çeşmelerde kullanılan yeşil ve pembe renkli sütunlar Marsilya’dan getirilmiştir. Bu sütunların başlıkları ve köşeleri bitkisel süslemelerle bezenmiştir. Gövdenin dört bir yönüne at nalı kemerli küçük pencereler açılmıştır. Bunların üzerinde doğu ve batı yönlerinde küçük birer Osmanlı arması, kuzey ve batı yönlerinde de Sultan II. Abdülhamit’in tuğraları kabartma olarak yerleştirilmiştir. 

Cumhuriyetin ilanından sonra, 1927 yılında çıkan “Milli ve Resmi binalarda kullanılan tuğra ve methiyelerin kaldırılmasını” içeren kanun nedeni ile buradaki tuğra ve armalar kaldırılmış, yerlerine ay yıldız kabartmaları konulmuştur. 

Kulenin 12 küçük sütun üzerine oturan dördüncü katı ana gövdeden çok daha dardır ve üzerini ay şeklinde alem olan metal bir kubbe örtmektedir. Bu bölümde günümüzde çalışmayan saatin çanı bulunuyordu. Ancak bu bölüm 1974 depreminde yıkılmış ve 1976’da onarılmıştır. Saat Kulesi’nin gövdesi içlerinde beş kollu yıldızların bulunduğu baklava dilimleri ile doldurulmuştur. Gövdenin üst bölümü üç sıra mukarnasla genişletilmiş ve buraya 75 cm. çapında, Alman İmparatoru II. Wilhelm’in hediyesi olan dört saat konulmuştur. Bu saatlerin mekanik bölümleri demir köşebentler ve döküm ayaklar üzerine oturtulmuştur. 22 dişli çarktan oluşan saat parçaları üzerinde 1901 tarihi görülmektedir. Topkapı Sarayı Müzesi’nde bu saat kulesinin gümüş bir maketi bulunmaktadır. Saat Kulesi’nin önüne 1974 yılında İlk Kurşun Anıtı yapılmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sadık Bey Semtinin İsmi Nereden Gelmektedir?

Konak'tan Güzelyalı'ya giderken Vali Konağı ile Köprü durakları arasında yer alan durağın adı Sadık Bey durağıdır. Susuzdede Tepesi'nin kuzey doğusunda Türk Koleji ve Hakimiyet-i Milliye İlkokulu'nun tam arasında kalan bölgededir.  Civarda Sadık Bey'e ait bir heykel bir meydan veya bir sembol yoktur.  Peki kimdir Sadık Bey ve neden bir muhite adını vermiştir? Buyrun beraber okuyalım...

Bir Zamanlar İzmir | Palet Restaurant

Palet Restaurant, 2000'li yıllara girmeden mecburen hayatına son vermiş İzmir'e renk katan bir işletmeydi. Kordon'da Alsancak İskelesi'ni geçtikten sonra limana yakın bir yerlerde denizin üzerine kurulmuş enterasan mimarisi ile sembolleşmiş bir eğlence merkeziydi...

İzmir’in Tarihine Bir Adım Daha Yakın

Fisun Yalçınkaya, İzmir Agorasını Kazı Başkanı ile birlikte gezip Milliyet Gazetesi'nde yayınladı. Bugünkü gazetelerde yer alan haberi sizlerle paylaşıyoruz. Belki bu vesile ile her gün önünden geçtiğiniz antik kenti bir kez gezmek istersiniz. Buyrun haberi olduğu gibi alıntılıyoruz... Gladyatörlerden, gemilere Roma günlük hayatına ışık tutan graffitileri, hamamı, kent alanıyla geniş ve zengin bir antik kent olan ve Total Oil Türkiye’nin desteklediği Smyrna’yı Kazı Başkanı DEÜ arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Akın Ersoy’la birlikte gezdik ve çalışmalardaki yenilikleri dinledik...