Ana içeriğe atla

Ne de Olsa O İzmirli

İşte ülkemizi Eurovision'da temsil edecek olan Can Bonomo geçtiğimiz hafta şarkısını tanıttı. Bugüne kadar dinleme imkanı bulamamıştım. Ancak gazetelerde yazanlardan dolayı çok umutluydum. Neredeyse beğenmeyen yoktu.

Dinledim yorumlarımı aşağıya yazdım. Sizde dinleyin bakalım ne düşüneceksiniz.

Şarkının girişi muhteşem. Acaip beğendim. Mükemmel bir melodi yakalamış. Cura/Üç telli ile yaptığı giriş tüylerimi ürpertti. Batı Anadolunun bu renkli sazının yaptığı giriş beni çok yüksek beklentilere itti.

Ardından Trakya'nın ve Balkanların simgesel enstrümanları olan üflemeli sazların değiştirdiği ana melodi ile gerçekten beklentilerim karşılandı.

Ancak ne zamanki şarkının sözleri başladı. Ne melodi kaldı, ne girişteki çoşku...

Şarkının sözlerinden bahsetmiyorum. Sözler başladığında, melodi sıradan bir melodiye dönüşüyor, arkada çalan enstrümanlar süs görevi görmeye başlıyor. (Girişteki çoşkuya göre)

Evet bir şarkı tek düze ve tempolu gitmemeli. Ama sözlerde uzun olunca melodi bir daha aralarda çok az kalıyor.Keşke melodiyi daha az bozarak az sözlü bir şarkı yapsaydı. Ya da dillere pelesenk olacak bir nakaratı olsaydı .. Hani herkesin sokakta söyleyebileceği...

Yine de çok ümitliyim. Athena'nın For Real'inden sonra dinlediğim en iyi Eurovision (örövizyon) şarkımız.
Allah yolunu açık etsin. Ayağına taş değmesin...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sadık Bey Semtinin İsmi Nereden Gelmektedir?

Konak'tan Güzelyalı'ya giderken Vali Konağı ile Köprü durakları arasında yer alan durağın adı Sadık Bey durağıdır. Susuzdede Tepesi'nin kuzey doğusunda Türk Koleji ve Hakimiyet-i Milliye İlkokulu'nun tam arasında kalan bölgededir.  Civarda Sadık Bey'e ait bir heykel bir meydan veya bir sembol yoktur.  Peki kimdir Sadık Bey ve neden bir muhite adını vermiştir? Buyrun beraber okuyalım...

Giraudlar

Toprak mahsullerini ithal değil, ihraç ettiğimiz günlerdi. 1700’lü yılların ortalarıydı ve İzmir, yerel ürünlerin dünya pazarlarına aktarıldığı bir çıkış noktasıydı. Hatta ihracatta on kata ulaşan bir artıştan bahsediliyordu. Zira, “ Batı Avrupa’da sanayi devrimi nedeniyle toprak mahsullerine aşırı ihtiyaç duyuluyordu. ” Jean-Baptiste Giraud’nun Güney Fransa’nın Antibes kentinden İzmir’e gelişi tam da bu döneme rastlamıştı. Takvimler 1761’i gösteriyordu ve Giraud ailesinin ilk üyesi, Marsilyalı bir firma tarafından “ toprak mahsulleri ticareti ” için İzmir’e gönderilmişti. Zamanla aile bu topraklarda kök salacak; Şark Halı, İzmir Yün Fabrikası, İzmir Pamuk Mensucat ve İzmir Basma Fabrikası ile halıcılıktan konfeksiyona bir çok sektörde ilk sınai fabrikaları kuracak; Levanten kültürünü zenginleştirecek; spor güncesine de pek çok başarı ekleyecekti. Cronicles Dergisi'nin 7. sayısında çıkan bu yazıyı, Levantine Heritage görselleri ile birleştirip sizlerle paylaşmak istedik...

Bir Zamanlar İzmir | Palet Restaurant

Palet Restaurant, 2000'li yıllara girmeden mecburen hayatına son vermiş İzmir'e renk katan bir işletmeydi. Kordon'da Alsancak İskelesi'ni geçtikten sonra limana yakın bir yerlerde denizin üzerine kurulmuş enterasan mimarisi ile sembolleşmiş bir eğlence merkeziydi...