Ana içeriğe atla

EleştiriYORUM

Türk Halkı 2 gündür BLOGSPOT sitesinde yayın yapan milyonlarca sayfaya ulaşamıyor.

Nedeni; şifreli yayın yapan ticari bir kuruluşun yayınlarını illegal olarak blog sayfaları üzerinden şifresiz olarak yayınlamasını şikayet etmesi üzerine, ileri demokrasinin (!) gereklerini yerine getiren Türk Adaletinin kararı.

Hırsızın hiç mi suçu yok diyemeyeceğiz çünkü hırsız hırsızdır. Peki ya yüzlerce, binlerce masum blogger ne olacak?

Bizlerin verdiği emek, harcadığı zaman ne olacak?

Kurunun yanında yaş yanmaya ne kadar devam edecek?

Blog hizmeti veren şirketlerle görüşüp sadece bu sitelerin kaldırılmasını sağlamak bir çözüm olabilir mi?

Türk Adaletine akıl vermek haddime değil ama ileri demokrasiyi köküne kadar yaşayan ülkemizde bunu da BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ olarak mı adlandırmalıyız?

Yıllardır Youtube sitesinden mahrum yaşayan 7 ülke halkından birisi olan güzel ülkemin kural tanımaz halkı (Diğer ülkelerden bazıları Kuzey Kore, Tuva Cumhuriyeti, ...) artık blog'da takip edip yazamayacak.

TEBRİKLER

TEŞEKKÜRLER...

Bigi: Şifreli yayın yapmak sosyal devletin gereğidir. Herkes izlememeli sadece parası olanlar izlemelidir. Yayınlardan kazanılan paralar, ne idüğü belirsiz yabancılara çarçur edilmelidir. Öte yandan spor medyası bu çarktan büyük payı alan 2-3 kulübün gereksiz bilgileri ile haber kotasının %95'ni kullanıp, ülkemin geride kalan 60 kadar spor dalı ve binlerce spor kulübü, onbinlerce sporcusu yok sayılmalıdır. Buna da bir ad bulunur nasılsa...

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sadık Bey Semtinin İsmi Nereden Gelmektedir?

Konak'tan Güzelyalı'ya giderken Vali Konağı ile Köprü durakları arasında yer alan durağın adı Sadık Bey durağıdır. Susuzdede Tepesi'nin kuzey doğusunda Türk Koleji ve Hakimiyet-i Milliye İlkokulu'nun tam arasında kalan bölgededir.  Civarda Sadık Bey'e ait bir heykel bir meydan veya bir sembol yoktur.  Peki kimdir Sadık Bey ve neden bir muhite adını vermiştir? Buyrun beraber okuyalım...

Giraudlar

Toprak mahsullerini ithal değil, ihraç ettiğimiz günlerdi. 1700’lü yılların ortalarıydı ve İzmir, yerel ürünlerin dünya pazarlarına aktarıldığı bir çıkış noktasıydı. Hatta ihracatta on kata ulaşan bir artıştan bahsediliyordu. Zira, “ Batı Avrupa’da sanayi devrimi nedeniyle toprak mahsullerine aşırı ihtiyaç duyuluyordu. ” Jean-Baptiste Giraud’nun Güney Fransa’nın Antibes kentinden İzmir’e gelişi tam da bu döneme rastlamıştı. Takvimler 1761’i gösteriyordu ve Giraud ailesinin ilk üyesi, Marsilyalı bir firma tarafından “ toprak mahsulleri ticareti ” için İzmir’e gönderilmişti. Zamanla aile bu topraklarda kök salacak; Şark Halı, İzmir Yün Fabrikası, İzmir Pamuk Mensucat ve İzmir Basma Fabrikası ile halıcılıktan konfeksiyona bir çok sektörde ilk sınai fabrikaları kuracak; Levanten kültürünü zenginleştirecek; spor güncesine de pek çok başarı ekleyecekti. Cronicles Dergisi'nin 7. sayısında çıkan bu yazıyı, Levantine Heritage görselleri ile birleştirip sizlerle paylaşmak istedik...

Bir Zamanlar İzmir | Palet Restaurant

Palet Restaurant, 2000'li yıllara girmeden mecburen hayatına son vermiş İzmir'e renk katan bir işletmeydi. Kordon'da Alsancak İskelesi'ni geçtikten sonra limana yakın bir yerlerde denizin üzerine kurulmuş enterasan mimarisi ile sembolleşmiş bir eğlence merkeziydi...