Ana içeriğe atla

Geliyorum Diyordu

Bilindiği üzere blogumuzun siyasetle, politikayla alakası olamaz. Bugüne kadar da olmadı zaten. Yeri geldi hükümetin bazı diretmelerine ve yasaklarına kızdık, yeri geldi muhalefetin yönettiği kentimizin yetkililerinin uygulamalarına kızdık ve eleştirdik. Ancak bütün bu eleştirilerin hepsi blogumuzun konuları ile alakalıydı.

Bugün sokaklarda tepkilerini dile getiren milyonlarca Türk vatandaşını sükunetle ve sabırla tepkilerini dile getirmeye, yöneticilerimizi de (iktidar ve muhalefeti ile) sabır ve akl-ı selim ile meydandakilerin dile getirdiklerini anlamaya davet ediyoruz. Unutmayalım ki diyalogla çözülmeyecek bir sorun yoktur. Yeter ki zamanı geldiğinde geri çekilme, özür dileme, karşıdakini haklı bulma erdemlerini kaybetmeyelim. 

Tarihe biraz meraklı olanlar böyle bir sosyal patlama için tüm şartların oluştuğunu ve artık tepki zamanının geldiğini anlamış ve bu yönde yazılar yazmaya başlamışlardı. 

İnsanları sokağa yönelten nedenleri saymaya kalkarsak blogumuzu bir kaç gün sürekli bu konuyla işgal etmek zorunda kalacağımızdan, tarihte yaşanmış bazı olayların ana fikrini belirterek günümüzde neden böyle bir patlama beklediğini açıklayabiliriz. 

Bilindiği üzere özellikle Batı Anadolu Bölgesi'nde 15. yüzyılda Şeyh Bedrettin İsyanı ile başlayan ve bu dönemden itibaren en çeşitli dönemlerde  baş gösteren sosyal isyanlar 19. yüzyılın onları ve 20. yüzyılın başlarında tekrar ve yoğun olarak patlak vermiş ve Zeybeklik kurumunun oluşmasına neden olmuştur. Yaşanan tüm isyanları incelediğimizde hemen hemen aynı koşulların oluştuğunu ve isyanlara meydan verdiğini görüyoruz.  Memleketi yönetenlerin halktan uzak yönetim anlayışı, ekonomik dışa bağımlılık, şahsi menfaatler uğruna değiştirilen kanun/kurallar, yerel yöneticilerin zalimane yönetimleri, burjuva sınıfının yani ağaların korunup kollanması, halkının sınıflara ayrılması, reayanın (halk) önemsenmemesi, halkın özgürlüklerini kısıtlayıcı kanunlar çıkartılması ve hor görülmesi, halkın uğradığı haksızlıklar karşısında adaleti bulamaması sonucunda bu tip patlamaların oluştuğunu görebiliriz. Kısacası zayıflıklarını zalimlikleriyle dolduran yönetimlerin oluşturduğu otorite boşluklarını halkın ürettiği çözümler doldurmuştur. 

Hakkını kanun yoluyla bulamayan halk kendi arasından bir kurtarıcı yetiştirmiş, bu kurtarıcı bir sebeple isyan edip dağa çıkarak önce kendi hakkını sonrasında ise reaya tabakasının hakkını aramaya başlamıştır. Tanınmış bütün zeybeklerin bir dağa çıkış öyküsü bulunmaktadır. Hiç bir zeybek popüler olmak için dağa çıkmamıştır. Çıkmaya niyet edenler çalıkakıcı ya da günümüz meşhur tanımıyla çapulcu olmaktan öteye gidememiş ve halk tarafından kabul görmeyerek silinip gitmişlerdir. Bilinir ki halk çapulcuyu kahraman yapmaz, peşinden gitmez.

Zeybeklik kurumunda zeybeklik ve efelik tanımlarının karşılığı çok nettir. Zeybek kurumun her bir üyesine verilen isim, Efe ise kurumun lideridir. Belli başlı kuralları vardır. Kesinlikle, ırzla, namusla işleri yoktur. Hırsıza, soyguncuya, zalime karşılardır. Mazlumun yanında, dürüstlüğün, mertliğin yolundadırlar. İşte bu sebeplerden ötürü halk tarafından kabul görmüş ve desteklenmişlerdir. Efsaneleşmiş hiçbir zeybek yatağında öleceğini düşünmeden yaşamıştır. Ve pek çoğu da dedikleri gibi yatağında ölmemişlerdir. İsimlerine türküler yakılmış, yaşantıları efsaneleştirilmiştir. Ancak hepsi halkın hakkını savunmuş ve zaman zaman da başarılara gark olmuşlardır. 

Sonunda yönetimler yanlışlarını görerek bazı düzenlemeler yaparak bu sosyal patlamaları önlemiş, ancak fiziksel müdahalelerle önleme çalışmaları neticeye ulaşamamıştır. 

Günümüzde de aynı şekilde yönetimsel yanlışlar ve boşluklar eninde sonunda sosyal patlamayı getirecekti görüşünü savunan bir çok yazı okumuşluğumuz var.

Bu şekilde mi olmalıydı, bir gezi parkından yola çıkıp zaman zaman alevlenen bir direnişe mi dönüşmeliydi. Bu asla yönetilemeyecek ve yönlendirilemeyecek bir konu. Ancak şu an için iyi tarafı halkın saf olmadığını, gelişmelerin farkında olduğunu göstermesiydi. Eksik olan bu sosyal patlamanın liderinin olmayışıdır. Dolayısı ile provakasyona açıktır. Herkesi akl-ı selime davet ediyoruz.

Sakın ola ki şeytana uymayınız, haklıyken haksız duruma düşmeyiniz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sadık Bey Semtinin İsmi Nereden Gelmektedir?

Konak'tan Güzelyalı'ya giderken Vali Konağı ile Köprü durakları arasında yer alan durağın adı Sadık Bey durağıdır. Susuzdede Tepesi'nin kuzey doğusunda Türk Koleji ve Hakimiyet-i Milliye İlkokulu'nun tam arasında kalan bölgededir.  Civarda Sadık Bey'e ait bir heykel bir meydan veya bir sembol yoktur.  Peki kimdir Sadık Bey ve neden bir muhite adını vermiştir? Buyrun beraber okuyalım...

Bir Zamanlar İzmir | Palet Restaurant

Palet Restaurant, 2000'li yıllara girmeden mecburen hayatına son vermiş İzmir'e renk katan bir işletmeydi. Kordon'da Alsancak İskelesi'ni geçtikten sonra limana yakın bir yerlerde denizin üzerine kurulmuş enterasan mimarisi ile sembolleşmiş bir eğlence merkeziydi...

İzmir’in Tarihine Bir Adım Daha Yakın

Fisun Yalçınkaya, İzmir Agorasını Kazı Başkanı ile birlikte gezip Milliyet Gazetesi'nde yayınladı. Bugünkü gazetelerde yer alan haberi sizlerle paylaşıyoruz. Belki bu vesile ile her gün önünden geçtiğiniz antik kenti bir kez gezmek istersiniz. Buyrun haberi olduğu gibi alıntılıyoruz... Gladyatörlerden, gemilere Roma günlük hayatına ışık tutan graffitileri, hamamı, kent alanıyla geniş ve zengin bir antik kent olan ve Total Oil Türkiye’nin desteklediği Smyrna’yı Kazı Başkanı DEÜ arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Akın Ersoy’la birlikte gezdik ve çalışmalardaki yenilikleri dinledik...