Ana içeriğe atla

İzmir Mutfağı

İzmir mutfağı denince önce deniz ürünleri geliyor akla. Sonra çeşit çeşit otlar... Halis zeytinyağı... Anadolu bir ot cennetidir adeta. Hemen her ile özgü değişik otlarla karşılaşırsınız gezdiğinizde. Ancak, Ege Bölgesi kadar zenginlik göstermez hiçbiri de. Sarmaşık, ebegümeci, ısırgan, cibez, stifno, turpotu, ısırgan, kenger, hindibağ, şevket-i bostan, gelincik, labada, kuşotu, sinirotu, helvacık, radika, denizbörülcesi, kuşkonmaz, arapsaçı, su teresi İzmir ve kıyı Ege'de en çok tüketilen otlar arasında...

Yemeklerin sırrına gelince; otlar mümkün olduğunca az haşlanıp yeşil kalmalı, limon suyu ve sızma asidi 0.5'ten az olan bir zeytinyağı ile tatlandırılmalı. En önemlisi de ılık yenmeli. İzmir mutfağında neredeyse iki bin beş yüz yıldır zeytinyağı kullanılıyor. Bunun en önemli kanıtı, Urla'daki Klazomenai İyon antik kentinde bulunan ve dünyadaki zeytinyağı fabrikalarının en eski örneği olan 'Zeytinyağı İşliği'. İzmir'in akciğeri olarak bilinen bu güzel ilçe zeytinliklerle bezelidir. Buralara kadar gelirseniz, mutlaka meşhur katmerini ve keşkülünü tatmalısınız. Bir de kömür ateşinde ağır ağır pişmiş çipurayı.

Giritlilerden İzmir mutfağına giren epeyce yemek var: Kabak, börülce, semizotu, radika ve arapsaçı ile yapılan "kipohorta" (zeytinyağlı bir yemek); gelincik otu, ısırgan ve tere ile yapılan gelincik böreği, kuzu etli şevket-i bostan, trança çorbası, dalgan (ısırgan) salatası, Girit pilavı, mantarlı güveç, kabak pabucaki, kalamar dolma, zeytinyağlı turpotu. Kordon'da gezinti modasına uyup akşamı ettiğimde, İzmir'in meşhur sütlü balığını yemek için bir restorana girmiştim. Lagos balığı ile hazırlanan sütlü balığın yanı sıra masaya bir de fesleğen soslu balık kavurması gelmişti; aşçıbaşının ikramı. İzmir'de balık ve deniz ürünleri üzerine müthiş bir mönü çıkıyor karşınıza. Tuzda lagos, subye, balık köftesi, sardalye buğulaması, asma yaprağında barbunya ya da sardalye, dilbalığı fileto şiş, kâğıtta sardalye, kefal balığıyla hazırlanan kakavya, papalina balığından yapılan papalina tavası...

Boşnaklar, Arnavutlar, Levanten ve Yahudilerin de önemli katkıları olmuş yöre mutfağına. Selanikliler İzmir'de özellikle paça-çorba kültürünü yaygınlaştırmış. Sebze yemeklerinin bir kısmı da ortak. Örneğin kemer patlıcan, ayşekadın fasulye ve enginar yemekleri... Enginardan söz etmişken önemli bir ayrıntıya dikkat çekelim; Selanik ve İzmir'de enginara soğan konmuyor. Priştine'den gelen Arnavut yemeklerinden elbasan tava, arnavut ciğeri, priştine tavası ve kirde kebabı da İzmir mutfağına girmiş yemeklerden.

Boyozu da unutmamak gerek. Musevilerin yöre mutfağına ekledikleri bu nefis böreği, Alsancak'ta ancak bir fırında bulabiliyorsunuz. Saat 06.30-11.00 arasında çıkıyor ve hemen tükeniyor. Hani şu meşhur İzmir köftesini bilirsiniz. Peki, ya Tire köftesini? Et, tuzla birlikte üç kere çekilir makineden. Parmak kalınlığında uzunca şiş köfteler hazırlanır. İşin sırrı köftenin pişirilmesinde. Bunun için kömür ateşi gerekli ve uzun süre pişmeli köfteler. Sonra birkaç parçaya kesilip sivribiber ve domatesle servis yapılır. İzmir'den aldığım sakız reçelinden bir kaşık alıp sözün sonuna geliyorum. Ağzımda sakız tadı kalıyor...

Kaynak: Skylife

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sadık Bey Semtinin İsmi Nereden Gelmektedir?

Konak'tan Güzelyalı'ya giderken Vali Konağı ile Köprü durakları arasında yer alan durağın adı Sadık Bey durağıdır. Susuzdede Tepesi'nin kuzey doğusunda Türk Koleji ve Hakimiyet-i Milliye İlkokulu'nun tam arasında kalan bölgededir.  Civarda Sadık Bey'e ait bir heykel bir meydan veya bir sembol yoktur.  Peki kimdir Sadık Bey ve neden bir muhite adını vermiştir? Buyrun beraber okuyalım...

Giraudlar

Toprak mahsullerini ithal değil, ihraç ettiğimiz günlerdi. 1700’lü yılların ortalarıydı ve İzmir, yerel ürünlerin dünya pazarlarına aktarıldığı bir çıkış noktasıydı. Hatta ihracatta on kata ulaşan bir artıştan bahsediliyordu. Zira, “ Batı Avrupa’da sanayi devrimi nedeniyle toprak mahsullerine aşırı ihtiyaç duyuluyordu. ” Jean-Baptiste Giraud’nun Güney Fransa’nın Antibes kentinden İzmir’e gelişi tam da bu döneme rastlamıştı. Takvimler 1761’i gösteriyordu ve Giraud ailesinin ilk üyesi, Marsilyalı bir firma tarafından “ toprak mahsulleri ticareti ” için İzmir’e gönderilmişti. Zamanla aile bu topraklarda kök salacak; Şark Halı, İzmir Yün Fabrikası, İzmir Pamuk Mensucat ve İzmir Basma Fabrikası ile halıcılıktan konfeksiyona bir çok sektörde ilk sınai fabrikaları kuracak; Levanten kültürünü zenginleştirecek; spor güncesine de pek çok başarı ekleyecekti. Cronicles Dergisi'nin 7. sayısında çıkan bu yazıyı, Levantine Heritage görselleri ile birleştirip sizlerle paylaşmak istedik...

Bir Zamanlar İzmir | Palet Restaurant

Palet Restaurant, 2000'li yıllara girmeden mecburen hayatına son vermiş İzmir'e renk katan bir işletmeydi. Kordon'da Alsancak İskelesi'ni geçtikten sonra limana yakın bir yerlerde denizin üzerine kurulmuş enterasan mimarisi ile sembolleşmiş bir eğlence merkeziydi...