Ana içeriğe atla

Gurmeliğimiz Tuttu

8 yıllık blog geçmişimizde ana konumuz olmasa da kent kültürüne hizmet ettiğini düşündüğümüz yemek yeme sanatı üzerine çeşitli deneyimleri sizlerle de paylaşmak amacımızdan sapmış değiliz. Aslında bir gurmelik özentimiz veya yeteneğimiz olduğu iddiasında değiliz. O nedenle yemeğin biliminden ve sanatından ziyade mekanların ve menülerinin çeşitliliğine, misafirlerine sundukları hizmetlere, hijyenine, ekonomisine bakıyoruz. Denediğimiz her mekanı yazmak mümkün olmuyor, yoksa bir çok mekan var ama hep eleştiren, hep kötüleyen bir yazı arşivimiz olmasını da istemiyoruz. Özellikle Mersin, Adana, İstanbul gibi büyük kentlerin kendi mutfaklarının haricinde ne kadar zengin ve renkli restaurant kataloğuna sahip olduğunu görüp aynısını güzel şehrimizde aramaktan yıllardır helak olduk. 

Çok şükür ki artık çeşitliliğimizin hızına yetişemez duruma geldik. Özellikle kıyı kesiminin Kordon ve Karşıyaka Yalısı'ndan Güzelbahçe, Atakent, Bayraklı, Bornova, Buca, Gaziemir gibi semtlere de yayılması ile aradığımız lezzetlere ulaşmaya başladık. Şimdi nalına da mıhına da vurulacak çok alternatifimiz var. 

Güzelbahçe'deki Pirzola House, Kordon'daki Etçibaşı, Yengeç Restaurant, Manavkuyu'da Canım Ciğerim, Antakya Sofrası, Atakent'te Fesleğen, Çakmaklı Köyü'nde Derya Restaurant, Sasalı'da Güverte Restaurant sırasıyla hakkında yazı yazılmasını bekleyen mekanlar. 

Umarız kısa sürede kelimeler tuşlara dökülür ve sizlerle buluşur...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sadık Bey Semtinin İsmi Nereden Gelmektedir?

Konak'tan Güzelyalı'ya giderken Vali Konağı ile Köprü durakları arasında yer alan durağın adı Sadık Bey durağıdır. Susuzdede Tepesi'nin kuzey doğusunda Türk Koleji ve Hakimiyet-i Milliye İlkokulu'nun tam arasında kalan bölgededir.  Civarda Sadık Bey'e ait bir heykel bir meydan veya bir sembol yoktur.  Peki kimdir Sadık Bey ve neden bir muhite adını vermiştir? Buyrun beraber okuyalım...

Giraudlar

Toprak mahsullerini ithal değil, ihraç ettiğimiz günlerdi. 1700’lü yılların ortalarıydı ve İzmir, yerel ürünlerin dünya pazarlarına aktarıldığı bir çıkış noktasıydı. Hatta ihracatta on kata ulaşan bir artıştan bahsediliyordu. Zira, “ Batı Avrupa’da sanayi devrimi nedeniyle toprak mahsullerine aşırı ihtiyaç duyuluyordu. ” Jean-Baptiste Giraud’nun Güney Fransa’nın Antibes kentinden İzmir’e gelişi tam da bu döneme rastlamıştı. Takvimler 1761’i gösteriyordu ve Giraud ailesinin ilk üyesi, Marsilyalı bir firma tarafından “ toprak mahsulleri ticareti ” için İzmir’e gönderilmişti. Zamanla aile bu topraklarda kök salacak; Şark Halı, İzmir Yün Fabrikası, İzmir Pamuk Mensucat ve İzmir Basma Fabrikası ile halıcılıktan konfeksiyona bir çok sektörde ilk sınai fabrikaları kuracak; Levanten kültürünü zenginleştirecek; spor güncesine de pek çok başarı ekleyecekti. Cronicles Dergisi'nin 7. sayısında çıkan bu yazıyı, Levantine Heritage görselleri ile birleştirip sizlerle paylaşmak istedik...

Bir Zamanlar İzmir | Palet Restaurant

Palet Restaurant, 2000'li yıllara girmeden mecburen hayatına son vermiş İzmir'e renk katan bir işletmeydi. Kordon'da Alsancak İskelesi'ni geçtikten sonra limana yakın bir yerlerde denizin üzerine kurulmuş enterasan mimarisi ile sembolleşmiş bir eğlence merkeziydi...