Ana içeriğe atla

TCDD Müzesi

İzmir’in önemli kültürel miraslarından Alsancak Garı’nın tam karşısındaki bağdadi bir yapı, bugün bir müzeye ev sahipliği yapıyor. Tarihin gerçek tanıklarınca karşılanacağınız İzmir TCDD Müzesi ve Sanat Galerisi, demiryollarının belleğidir....


Anadolu’da ilk demiryolu hattının başlangıç noktasıdır Alsancak Garı. 19. yüzyılda İzmir’in gelişmesinde ve ekonomik yapısının hızla şekillenmesinde etkin rol oynamasının yanında kentin önemli bir kültürel mirasıdır. Henüz istasyon inşa edilmeden önce un değirmenlerinin sanayi tesislerinin ve bu tesislerde çalışan işçilerin yerleşim bölgesi olan gar çevresi, bir dönem de Levanten ailelerinin yerleşmesinin tanığıdır. 1800’lü yılların başında bölgedeki yapılarda, İngiliz aileleri oturur. Yıl 1857’yi gösterdiğinde Osmanlı’nın ilk demiryolu olan İzmir-Aydın hattının temeli atılırken, Punta (Alsancak) Garı, bir yıl sonra hizmete girer.

Alex Baltazzi, ‘’Alsancak 1482 Sokak Anıları’’ adlı kitabında Alsancak Tren İstasyonu bölümünün girişine Kosmas Politis’in şu mısralarıyla başlar: “Punta (Alsancak) istasyon civarı, gri, yeşil, taştan veya mermerden yapılmış büyük evleriyle kentin en güzel mahallerin mahallerindendi. Yüksek selvi ağaçlarıyla donatılmış istasyon meydanında, atlı karaçolar trenden inen yolcuları bekliyorlardı. Tren sakin bir şekilde ıslık çalıyordu. Sessizlik ve büyüklük hâkimdi

Şimdilerde gar önünde karoçalar beklemese de, sessizlik yerini yoğun trafiğe bırakmış olsa da istasyon ve çevresi nostaljik bir manzaranın seyir keyfini yaşatmaya devam ediyor. O günden bu güne dimdik ayakta duran Alsancak Garı ve çevresindeki yapılar, İzmir’in kültürel mirasını oluşturuyor. Kent kimliğinin ayrılmaz bir parçası olan gar, halen birçok yolcuya ve trene ev sahipliği yaparken, yanı başında yer alan saat kulesi yolculuk vaktinin geldiğini işaret ediyor.

Alsancak Garı’nın tam karşısında ise 1850’li yıllara tarihlenen iki katlı, bağdadi bir yapı göze çarpar. İngiliz Konsolosluğu ve Anglikan Kilisesi’nin mimari özelliklerini taşıyan bu yapı, demiryollarının belleğini barındıran TCDD Müzesi ve Sanat Galerisi’dir.

1800’lü yılların başında İngiliz tüccarlarının ticari emtia deposu olarak kullanılan bina, bir süre İngiliz şirketlerinin idarehanesi olarak hizmet vermiş. Sonrasında İzmir-Aydın Osmanlı Demiryolu Şirketi yöneticisinin lojmanı olarak kullanılmış. Demir yollarının millileştirilmesinin ardından yan tarafında bulunan yapılar ile birlikte uzun süre lojman olarak değerlendirilmiş. 1990 yılında Müze ve Sanat Galerisi olarak düzenlenmesinin ardından 2002-2003 yıllarında yapılan son restorasyon ile alt katı müze, üst katı galeri olarak hizmete girmiş.

Müzenin ilk girişinde, gara giren yolcunun ilk yapacağı şey olan bilet alma vezneleri ile karşılaşıyorsunuz. Veznenin hemen karşı tarafında her istasyonun olmazsa olmazlarından kantarlar, kantarların hemen yanında ise biletini alan yolcunun yararlandığı duvar saatleri göze çarpıyor. Girişin karşı tarafında ise çeşitli istasyonlardan toplanmış, dönemlerinin ince işliği ve şıklığını yansıtan musluklar bulunuyor.

Müzenin ilk odasında telgraf makineleri, duvarlarda TCDD’de çalışmış olan memurların fotoğrafları, telefonlar, tabelalar, daktilo ve masalar yer alıyor. Hareket halindeki trenlerin birbirinden haberi olması için kullanılan telgraf makinelerinin bazıları halen çalışır durumda. İkinci odada ise eski yol yapım gereçleri, lambalar, eski fenerler, hesap makineleri, yazışma gereçleri, tren plakaları, hokkalar, vagon restoranlarında kullanılan yemek takımları var. Bu odada ayrıca, sağlık gereçleri, biletler, buharlı trenlere ait değişik objeler, zamanında İzmir’e gelmiş olan harem vagonunun bir bölümü, eski bir piyano, Cumhuriyet dönemlerine ait yazılı belgeler, tamir takımları gibi antikalar sergileniyor. İzmir-Aydın Demiryolu hattının temel atma malası da koleksiyon içerisinde yerini alıyor.

Üst kattaki sergi salonu, müzenin ruhunu koruyan şekilde düzenlenmiş. TCDD’ye ait masalar, daktilolar ve bekleme banklarının yer aldığı sergi salonu, sanatseverleri etkinliklerde konuk ediyor. Sanatçılardan kalan eserler, duvarlarda ve Müdür Mazlum Beyhan’ın odasında zamanla kendi içerisinde karma bir sergiye dönüşüyor. Müze Müdürü Mazlum Beyhan, en az müzenin kendisi kadar mütevazı, entelektüel ve bir sanat aşığı. Uzun yıllar Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarına hizmet vermiş, birçok departmanında çalışmış. Müzenin üst katındaki sergi salonunun, kentin en büyük sergi salonlarından biri olduğunu ifade eden Beyhan, sözlerini şöyle sürdürüyor: “ Her ne kadar eksiklikleri olsa da yinede yeterliliğe sahip bir sergi salonu olarak görüyorum. Sergilerden her hangi bir ücret almıyoruz. Özellikle öğrencilere İzmir’de çoğu galeri yer vermiyor. Biz elimizden geleni yapıyoruz. Sadece sanatçılardan eserlerinden bir tanesini buraya bağışlamalarını istiyoruz. Burası bir müze ve kendileri bu dünyadan ayrıldıklarında burada bıraktıkları eserler yine müze tarafından korunmaya devam edecek.’’

Müzenin içinde yaşayan tarihin her bir paçasını içtenlikle tanıtan Mazlum Beyhan, ‘’Eğer müze görevine atanmasaydım emekli olurdum’’ diyor. Eserlerin civar istasyonlardan geldiğini, kendi imkanlarıyla da çoğu nostaljik parçaları müzeye dahil ettiğini belirten Beyhan, ziyaretçi sayısının değişiklik gösterdiğini, genel olarak ilköğretim ve lise öğrencilerinin geldiğini söylüyor. Mazlum Beyhan, “Limana yakın olduğu için İzmir’e inen turistler, müzeyi gördüklerinde ilk olarak buraya geliyorlar, büyük bir ilgi ile geziyorlar ve memnun bir şekilde ayrılıyorlar’’ diyor.

Demir Yollarının kullandığı mobilyaları toplayarak, şimdi kullandığı odayı inşa eden Beyhan’ın çürümekten kurtardığı kitapları, eski tren biletleri, TCDD kayıt defterleri, sergilerden kalan tablolar, demiryolları aletleri ve eski fotoğraflar, hem odasına hem müzeye anlam katıyor.

Mazlum Beyhan, istasyonun ve müzenin bulunduğu yerleşim yerinin İzmir için çok büyük bir kültürel değer olduğunun altını çiziyor ve bu alanın trafik kapatılıp bir meydan olarak düzenlenmesi halinde İzmir’in en güzel köşesi olacağını söylüyor.

Yaşamın koşuşturmacası içinde belki hemen her gün önünden geçip fark etmediğiniz ya da zaman ayıramadığınız kendine özgü binada, bir tarih sizi bekliyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sadık Bey Semtinin İsmi Nereden Gelmektedir?

Konak'tan Güzelyalı'ya giderken Vali Konağı ile Köprü durakları arasında yer alan durağın adı Sadık Bey durağıdır. Susuzdede Tepesi'nin kuzey doğusunda Türk Koleji ve Hakimiyet-i Milliye İlkokulu'nun tam arasında kalan bölgededir.  Civarda Sadık Bey'e ait bir heykel bir meydan veya bir sembol yoktur.  Peki kimdir Sadık Bey ve neden bir muhite adını vermiştir? Buyrun beraber okuyalım...

Bir Zamanlar İzmir | Palet Restaurant

Palet Restaurant, 2000'li yıllara girmeden mecburen hayatına son vermiş İzmir'e renk katan bir işletmeydi. Kordon'da Alsancak İskelesi'ni geçtikten sonra limana yakın bir yerlerde denizin üzerine kurulmuş enterasan mimarisi ile sembolleşmiş bir eğlence merkeziydi...

İzmir’in Tarihine Bir Adım Daha Yakın

Fisun Yalçınkaya, İzmir Agorasını Kazı Başkanı ile birlikte gezip Milliyet Gazetesi'nde yayınladı. Bugünkü gazetelerde yer alan haberi sizlerle paylaşıyoruz. Belki bu vesile ile her gün önünden geçtiğiniz antik kenti bir kez gezmek istersiniz. Buyrun haberi olduğu gibi alıntılıyoruz... Gladyatörlerden, gemilere Roma günlük hayatına ışık tutan graffitileri, hamamı, kent alanıyla geniş ve zengin bir antik kent olan ve Total Oil Türkiye’nin desteklediği Smyrna’yı Kazı Başkanı DEÜ arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Akın Ersoy’la birlikte gezdik ve çalışmalardaki yenilikleri dinledik...