Ana içeriğe atla

Bize Derler Çakırca 19. ve 20. Yüzyılda Ege'de Efeler

Blogumun sağ sütununda yer alan "Bu Aralar Bunu Okuyorum" bölümünde yaklaşık 1,5 aydır yayınladığım Halil Dural'ın kaleme aldığı ve Sabri Yetkin'in derlediği "Bize Derler Çakırca 19. ve 20. Yüzyılda Ege'de Efeler" kitabını bitirmiş bulunmaktayım.

Yeni kitabım Lamekan'a sabırla bu süre içerisinde dokunmadım ve dün itibari ile başladım.

Bize Derler Çakırca 19. ve 20. Yüzyılda Ege'de Efeler nasıl bir kitap diyenlere işte cevabım...


Bugüne kadar okuduğum en kapsamlı Çakırcalı Mehmet Efe kitabı olarak değerlendirebilirim.

Ancak bir uyarıda bulunmam gerekiyor. Daha önce Çakırcalı ile ilgili bir kitap okuduysanız ve bu özellikle Yaşar Kemal'in kitabı ise bu kitapta daha fazlasını bulabilme garantinize rağmen kitabı tamamlayamayabilirsiniz. Çünkü Halil Dural bu kitabı canlı şahit olarak belkide yüzlerce insanın anlattıklarını kaleme alarak yazmış. Sabri Yetkin kitabı derleyip toparlayan isim olmuş ancak konu yine de fazlasıyla detay arz ediyor.

Sabri Yetkin kitaba çok müdahil olmamaya çalışmış ancak zaman zaman yaptığı müdahaleleri de belirtmiş.

Kitap çok samimi bir dille yazılmış. Yazarı Halil Dural, birebir efenin kızanları, köylüsü, akrabası gibi yaşanılan olayların birinci ağızdan görgü tanıkları ile görüşerek yazmış.

Kitap, Babası Çakırcalı Ahmet Efe'nin hayatının anlatılması ile başlıyor. Belkide babası hakkında en fazla bilgiyi öğrendiğim kaynak bu kitap oldu. Çakırcalının neredeyse günlüğü gibi kronolojik olarak detaylı bir şekilde anlatılan olaylarda Efe'nin yanısıra Toscalı, Kamalı ve dönemin diğer zeybekleri hakkında da bilgiler bulabiliyorsunuz.

Başta da belirttiğim gibi 1900'lü yılların başlarında tutulan bir günlük gibi giden kitabı okurken sıkılmazsanız çok fazla bilgi edineceksiniz Efe hakkında.

Halihazırda zamanın Ödemiş, Bayındır ve Tire'si hakkında da detaylara ulaşabileceksiniz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sadık Bey Semtinin İsmi Nereden Gelmektedir?

Konak'tan Güzelyalı'ya giderken Vali Konağı ile Köprü durakları arasında yer alan durağın adı Sadık Bey durağıdır. Susuzdede Tepesi'nin kuzey doğusunda Türk Koleji ve Hakimiyet-i Milliye İlkokulu'nun tam arasında kalan bölgededir.  Civarda Sadık Bey'e ait bir heykel bir meydan veya bir sembol yoktur.  Peki kimdir Sadık Bey ve neden bir muhite adını vermiştir? Buyrun beraber okuyalım...

Giraudlar

Toprak mahsullerini ithal değil, ihraç ettiğimiz günlerdi. 1700’lü yılların ortalarıydı ve İzmir, yerel ürünlerin dünya pazarlarına aktarıldığı bir çıkış noktasıydı. Hatta ihracatta on kata ulaşan bir artıştan bahsediliyordu. Zira, “ Batı Avrupa’da sanayi devrimi nedeniyle toprak mahsullerine aşırı ihtiyaç duyuluyordu. ” Jean-Baptiste Giraud’nun Güney Fransa’nın Antibes kentinden İzmir’e gelişi tam da bu döneme rastlamıştı. Takvimler 1761’i gösteriyordu ve Giraud ailesinin ilk üyesi, Marsilyalı bir firma tarafından “ toprak mahsulleri ticareti ” için İzmir’e gönderilmişti. Zamanla aile bu topraklarda kök salacak; Şark Halı, İzmir Yün Fabrikası, İzmir Pamuk Mensucat ve İzmir Basma Fabrikası ile halıcılıktan konfeksiyona bir çok sektörde ilk sınai fabrikaları kuracak; Levanten kültürünü zenginleştirecek; spor güncesine de pek çok başarı ekleyecekti. Cronicles Dergisi'nin 7. sayısında çıkan bu yazıyı, Levantine Heritage görselleri ile birleştirip sizlerle paylaşmak istedik...

Bir Zamanlar İzmir | Palet Restaurant

Palet Restaurant, 2000'li yıllara girmeden mecburen hayatına son vermiş İzmir'e renk katan bir işletmeydi. Kordon'da Alsancak İskelesi'ni geçtikten sonra limana yakın bir yerlerde denizin üzerine kurulmuş enterasan mimarisi ile sembolleşmiş bir eğlence merkeziydi...