Ana içeriğe atla

İzmir Neden Daha Aydınlıktır?

İzmir'in duayen kalemlerinden Gazeteci-Yazar Nedim Atilla'nın kişisel sayfasında yer verdiği bir yazıdan alıntı yapıyoruz bugün. İzmir'in ülkemizin geceleri aydınlık geçirebilen olan  ilk kenti olduğunu bu yazı sayesinde öğreniyoruz. Edison'un ampulü icat etmesinin ardından 26 sene sonra ilk ampul Osmanlı zamanında İzmir'i aydınlatıyor...

1905 yılının İzmirliler açısından en önemli yanı kuşku yok ki, dönemin padişahı II. Abdülhamid’in onca korkusuna rağmen elektriği sokaklarda değilse bile Kordon’daki evlerinde ve Basmahane’deki bazı ‘Mağazalarda’ görmüş olmaları… İzmirlilerin Parmakkapı dedikleri Fevzipaşa Bulvarı açılırken yıkılan Roma döneminden kalma tarihi kapının yanında bir ‘manifatura’ mağazası vardı, 1970’lere kadar İzmir’de benzerlerinin yaşamını sürdürdüğü, Anadolu’daki bazı kasabalarda her şeye rağmen direnen manifatura mağazalarının biri… Ispartalı Biraderler Ticarethanesi idi bu mağazanın adı… 1848 yılında tesis edilmişti ve İdare merkezi Londra’da ‘Comercial Union’ ve ‘Deniz’ Sigorta Kumpanyası’nın İzmir ve Ege Adaları için ‘yegane’ acentasıydı.. Ama mağazada Avrupa’dan ithal edilmiş (demek ki o zaman da ithal mal deliliği var) halılar ile fes fabrikasının da şubesi de mağazanın içindeydi… İşte havagazından üretilmiş elektriğin yaktığı ilk ampulleri de Ispartalı biraderler getirmişlerdi İzmir’e… Çok özenle ta Marsilya limanından kalkan bir gemiye binen ampuller onca dalgalı denizi, fırtınayı aşmış ve İzmir’e ulaşmıştı… Dedik ya Abdülhamid’in binbir paranoyası içinde elektrik de vardı. İstanbul bu nedenle diğer Osmanlı şehirlerinden sonra tanışabilmişti elektrikle. Yalnızca Yıldız Sarayı elektrikle o da özel jeneratör yardımıyla aydınlatılabilirken, padişahın karanlığı çökerdi kentin üzerine.
 
Anneannemin akşam dualarında elektriği bulduğu için ruhuna Fatiha gönderdiği Edison 1879’da ampulün patentini almasından sonra elektrik satan şirketler kurulmaya başlanmıştı. İşte 1905’te İzmir’de ilk ampulle tanışılacaktır… 1860 yılında kurulan Havagazı Fabrikası ile kent sokakları aydınlatılmıştı. İzmir için boşuna İstanbul’dan daha aydınlık kent demezler… 1860 öncesinde ise şehirde dolaşmak için fener, evde aydınlanmak için ise yağ kandili veya yağ lambasından başka seçenek yoktu. Havagazı ile aydınlatılan ilk Osmanlı şehri İzmir’di, daha sonra sırasıyla Beyrut , Midilli ve Ayvalık aydınlatılacaktır.
 
İzmir’de elektrik benzeri bir girişim 1898’de Birinci Kordon’daki Pate Sineması’nda gerçekleşecektir. Hüseyin Rıfat Bey’in 1914’de hazırladığı Ticaret Rehberi’nden öğrendiğimize göre ‘Sinematograf Kumpanyası’ tarafından Kramer Oteli’nin Müdürü tarafından açılan Pate Sineması’nda küçük bir jeneratörle üretildiğini öğreniyoruz. Ispartalı kardeşlerden Eksinopoulo ‘geleceği gören adam’olarak tanınırdı, o nedenle elektrikli ampulun ilk kez onların mağazasında görülmesi kimseyi şaşırtmamıştı… 1905 yılında aydınlanan ikinci yer Klonaridi’nin bugünkü Kalearkası’na düşen noktadaki birahanesi olmuştu.
 
Elektrik işine yeniden döneceğiz 2005 yılındaki İzmir Life’taki ‘İzmir Eskiden’ yazılarında… İzmir’in en eski dertlerinden biri olan elektrik ve tramvay şirketi İzmir Tenzivat ve Kudrei Elektiriye Şirketi’nin kurulması ; ardından millileştirilmesi başlı başına bir yazı konusu olacak… Ama şunu hemen söylemiş olalım… 1905’in İzmir açısından bir başka önemli tarihi ise Tabah Georgie Anton Fanila Dokuma Fabrikasının kurulmuş olmasıydı … Bu fabrika başkaca bir gereksinim duymaksızın elektrik “müteharrikesi” ile çalışıyordu.
 
Gelelim şimdi de kentin 1905’teki eğlence hayatına…. İzmir’de 1905 yılında açılan “Atanasaoula Biraderler” e ait Kokaryalı’daki (fotoğrafını da görüyorsunuz) birahane daha sonraları “eğlencenin” kentin dışına çıkmasını da sağlayacaktır. Karşıyaka’daki Sporting Clup, bugünkü Birinci Kordon’da Gilda isimli cafeteryanın bulunduğu yerde bulunan Cafe d’eden, Gazeteciler Cemiyeti’nin bulunduğu yerde bulunan Luna Park Gazinosu merkezdeki başlıca eğlence yerleri idi.. Bu gazinolar genellikle 5-10 yaşlarında iken 1905 yılının sonlarında açılan Cafe Paris gerçek bir müzikli kafeşantan olarak hizmet verecektir.

Kaynak: Nedim Atilla Kişisel Web Sayfası'ndan alıntıdır. İlk yayın tarihi 11 Haziran 2007  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sadık Bey Semtinin İsmi Nereden Gelmektedir?

Konak'tan Güzelyalı'ya giderken Vali Konağı ile Köprü durakları arasında yer alan durağın adı Sadık Bey durağıdır. Susuzdede Tepesi'nin kuzey doğusunda Türk Koleji ve Hakimiyet-i Milliye İlkokulu'nun tam arasında kalan bölgededir.  Civarda Sadık Bey'e ait bir heykel bir meydan veya bir sembol yoktur.  Peki kimdir Sadık Bey ve neden bir muhite adını vermiştir? Buyrun beraber okuyalım...

Giraudlar

Toprak mahsullerini ithal değil, ihraç ettiğimiz günlerdi. 1700’lü yılların ortalarıydı ve İzmir, yerel ürünlerin dünya pazarlarına aktarıldığı bir çıkış noktasıydı. Hatta ihracatta on kata ulaşan bir artıştan bahsediliyordu. Zira, “ Batı Avrupa’da sanayi devrimi nedeniyle toprak mahsullerine aşırı ihtiyaç duyuluyordu. ” Jean-Baptiste Giraud’nun Güney Fransa’nın Antibes kentinden İzmir’e gelişi tam da bu döneme rastlamıştı. Takvimler 1761’i gösteriyordu ve Giraud ailesinin ilk üyesi, Marsilyalı bir firma tarafından “ toprak mahsulleri ticareti ” için İzmir’e gönderilmişti. Zamanla aile bu topraklarda kök salacak; Şark Halı, İzmir Yün Fabrikası, İzmir Pamuk Mensucat ve İzmir Basma Fabrikası ile halıcılıktan konfeksiyona bir çok sektörde ilk sınai fabrikaları kuracak; Levanten kültürünü zenginleştirecek; spor güncesine de pek çok başarı ekleyecekti. Cronicles Dergisi'nin 7. sayısında çıkan bu yazıyı, Levantine Heritage görselleri ile birleştirip sizlerle paylaşmak istedik...

Bir Zamanlar İzmir | Palet Restaurant

Palet Restaurant, 2000'li yıllara girmeden mecburen hayatına son vermiş İzmir'e renk katan bir işletmeydi. Kordon'da Alsancak İskelesi'ni geçtikten sonra limana yakın bir yerlerde denizin üzerine kurulmuş enterasan mimarisi ile sembolleşmiş bir eğlence merkeziydi...