Ana içeriğe atla

Bir Zamanlar İzmir 3 - Troleybüs

Bir zamanlar İzmir bölümümüzde yakın tarihimizde bizlerin yaşantısında bir parça olan ama yıllara ve teknolojiye yenik düşen sembollerimizi hatırlamaya devam ediyoruz. 

3. bölümümüzde Troleybüsleri hatırlayacağız. Hani çoğumuzun okula/işe giderken bindiği elektriklerin kesilmemesi için dua ederek gittiğimiz vasıtalar. Türkiye'de atlı ve elektrikli tramvaydan sonra bir ilkti bu araçlar ve o ilke İzmir imza atmıştı...
Çocukluğumda İnönü Caddesi üzerinde oturduğumuz için troleybüsler bizim için olağan birer vasıtaydı. Heleki yokuş yukarı çıkarken boynuzları elektrik tellerinden kopmasın mı? Şoför/vatman iner troleybüsün ardındaki boynuzları tellere tutturmaya çalışırdı. 10 km.lik bir yolculuk boyunca bu boynuzların kopmadan ilerlemesi sanki bir ikramiyeydi. Ama gerçek olan zulüm elektrik kesintisiydi. Araçların içerisinde biraz bekleyen insanlar ümidi kesince bırakıp kendi imkanları ile ulaşacakları yerlere yetişmeye çalışırlardı. 

2 numaralı hat olan F.Altay - Alsancak hattında bir tane körüklü troleybüs bile çalışırdı. O zamanlar körüklü otobüs olmadığı için o bize teknoloji harikası olarak gelirdi. O zamanlar Troleybüs deposu olarak kullanılan Güzelyalı'daki büyük alanın üstünde şimdilerde Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi faaliyet gösteriyor. Ama o günlerden bize kalan Depo ismi duraklarda hala kullanılıyor.

İnternette biraz araştırma yaptım ve aşağıda paylaştığım bazı yazılara rastladım. Troleybüsler hakkında biraz detay oldu.


14 Mayıs 1954’te Pasaport açıklarına yanaşan Alman bandıralı Walter şilebinden “FIAT” marka dört troleybüs indirilir. .Bunlar Türkiye’ye gelen “ilk” troleybüslerdir..

Zamanın belediye başkanı Rauf Onursal’ın çabalarıyla düşük faizli 900.000 liralık kredi sağlanmış ve Siemens firmasıyla işbirliğine gidilerek yoğun bir çalışma sonucu, troleybüslere güç sağlayacak havai hat çoktan tamamlanmıştır...

Ve 28 Temmuz 1954’te “Türkiye’de ilk kez” Konak-Güzelyalı hattında troleybüs çalışmaya başlar.. 11 metre boyunda, yaklaşık 100 kişi taşıyabilen bu araçlar “hızlı” gidişleriyle göz doldurmuştu o yıllarda..25 Ağustos 1954 tarihinde bu kez Alman Atlas şilebi 10 troleybüs daha getiri İzmir’e.


Bu gelişmeler, gerisinde yığınla anı bırakarak İzmir’de 74 yıllık tramvay saltanatını bir çırpıda yıkmış, yerine “taylara bağlı olmadan yolcu taşıyan” bir aracın, “troleybüs”ün dönemini başlatmıştır..İzmir’i daha sonra İstanbul ve Ankara izler..

1958 Haziranında, şu anda hala çalışmakta olan üç adet körüklü “FIAT Viberti” daha alınır. Bu arada 1962-71 yılları arasında ESHOT atölyelerinde éBussingé şasi üzerine “Brown Boveri” ekipmanları monte edilerek “yokuş tipi” 21 adet troleybüs üretilir. 1984 Kasım’ında ise İstanbul’dan alınan 75 adet 1960 model “Ansaldo” katılır ESHOT’un troleybüs filosuna..

İzmir’deki troleybüs filosu giderek büyümektedir..Ta ki, yıllar birbirine eklenip, tüm büyük şehirlerde olduğu gibi troleybüslere artık caddeler dar gelinceye kadar..Yük olur.. Buralara sığamaz..

Bussing troleybüsler: 1965 – 1968 yılları arasında ( tarihlerde oynama olabilir ) ESHOT atölyelerinde Brown Boweri ekipmanları kullanılarak 21 adet troleybüs üretildi. Bunların yokuş troleybüsü olduğu söyleniyor. Önde ve arkada iki adet kapısı vardı. Ön kapıdan binildiğinde yine karşılıklı üçerli ya da dörderli kanepeler, solda 5 sıra tekli, sağda 5 sıra çiftli kanepeler, geride yine karşılıklı üçerli kanepeler ve sağda arka kapının hemen yanına doğru biletçinin oturduğu ufak masa ve koltuk. Gerideki sahanlık ise boştu. Belediye numaraları 42 – 63 arasıydı. ( 43 hariç o Fiat’tı) Bussing’ler çok hızlı giderdi ve İkçeşmelik yokuşunu otobüs gibi çıkardı. Onunda elektrik pedalına şoför basınca lok , lok gibi bir ses çıkardı. El frenleri Fiat ve Man’larda olduğu gibi çakma değildi. İç aydınlatma lambaları ince uzun ve dikdörtgendi. Nedense bazılarında şoförün olduğu taraftaki kırmızı renkteydi. Kapıları 4 kanatlıydı ancak Fiat’lardan ve Man’lardan daha dardı.  İki kanada sahip kaıları olan Bussing’ler de vardı. Renkleri başlangıçtan beri kırmızıydı.  Güzelyalı hattında çalışan bir ( ya da birkaç )  Bussing ise aynı Fiat ve Man’lar gibi maviydi. Bütün troleybüslerde olduğu gibi durak düğmesi yerine kenarlarda kordonlar vardı. Bussing’lerin sonları da tıpkı Man’lar gibi oldu. 1984 yılında körfeze atıldılar.


Viberti Troleybüsler: İzmir’de çalışan üç adet körüklü troleybüsün markası. İzmir’liler bunlara çifteli derdi. Dörder kapıları vardı. Biletçilerin olduğu zamanlarda içinde iki tane biletçi olurdu. Kanepeleri hep orijinal şeklinde olduğu gibi koyu lacivert ve beyaz ince kordonluydu. Her zaman gıcır gıcırdılar. Belediye numaraları 39, 40 ve 41 idi. Onların da renkleri Fiat ve Man’lar da olduğu gibi açık maviden koyu laciverte dönüştü son yıllarda. Arka tarafta Bussing’ler de olduğu gibi geniş bir sahanlık bulunurdu. Gidilecek yeri gösteren tabelaları siyah zeminliydi. Tüm troleybüslerin arka kapılarında kare şeklinde bir tabela vardı. Kalkış ve varış yerleriyle bazı ana noktaların isimleri yazardı. Çifteliler hep Fahrettin Altay – Alsancak arasında çalıştılar.

Ansaldo Troleybüsler: 1984 yılında İstanbul’dan gelen troleybüsler. Bunlar yokuş tipiydiler. Gelir gelmez Montrö – Hatay - Fahrettin Altay  hattında çalışmaya başladılar. Tipleri Fiat troleybüsleri andırıyordu. Renkleri kırmızıydı. Bir süre sonra onlar da İzmir’in troleybüs rengine boyandılar. Lacivert koyu krem oldular. Yuvarlak farları dikdörtgen oldu. Beyaz arş direkleri siyaha boyandı. Yokuşları Bussing’lerden daha hızlı çıkıyorlardı. Aynı Fiat’larda olduğu gibi orta kapı ve arka kapısı vardı. Ön kapıdan binince yolculardan yatay demirlerle ayrılmış ince bir koridora girilir, şoförün yanındaki kumbaraya bilet atıldıktan sonra arkaya ilerlenirdi. Arkada Bussing’lerde olduğu gibi geniş bir sahanlık vardı. Ön alınlıktaki gidilecek yeri gösteren tabela yuvası dikdörtgen değil ufak kareydi. Şoförler tabelaları ön cama iliştirirdi. İzmir’e geldiklerinde her hatta kullanıldılar. Ancak ağırlık Buca ve Hatay hatlarındaydı. Bazılarının kanepesi kuru tahtaydı.

Çeşitli kaynaklardan yararlanmaya çalıştık ama sanırım bizden önce kaynaklar birbirine girmiş ve gerçek kaynaklar karışmış. Bizde alıntılarımız için eğer bir hata varsa kaynak sahiplerinden peşinen özür diliyor girişimimizin art niyetli olmadığını bildirmek istiyoruz.

Haber Kaynağı : Yeni Asır Gazetesi, Orhan Berent Arşivi, (1992)

Görseller: WowTurkey

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sadık Bey Semtinin İsmi Nereden Gelmektedir?

Konak'tan Güzelyalı'ya giderken Vali Konağı ile Köprü durakları arasında yer alan durağın adı Sadık Bey durağıdır. Susuzdede Tepesi'nin kuzey doğusunda Türk Koleji ve Hakimiyet-i Milliye İlkokulu'nun tam arasında kalan bölgededir.  Civarda Sadık Bey'e ait bir heykel bir meydan veya bir sembol yoktur.  Peki kimdir Sadık Bey ve neden bir muhite adını vermiştir? Buyrun beraber okuyalım...

Bir Zamanlar İzmir | Palet Restaurant

Palet Restaurant, 2000'li yıllara girmeden mecburen hayatına son vermiş İzmir'e renk katan bir işletmeydi. Kordon'da Alsancak İskelesi'ni geçtikten sonra limana yakın bir yerlerde denizin üzerine kurulmuş enterasan mimarisi ile sembolleşmiş bir eğlence merkeziydi...

İzmir’in Tarihine Bir Adım Daha Yakın

Fisun Yalçınkaya, İzmir Agorasını Kazı Başkanı ile birlikte gezip Milliyet Gazetesi'nde yayınladı. Bugünkü gazetelerde yer alan haberi sizlerle paylaşıyoruz. Belki bu vesile ile her gün önünden geçtiğiniz antik kenti bir kez gezmek istersiniz. Buyrun haberi olduğu gibi alıntılıyoruz... Gladyatörlerden, gemilere Roma günlük hayatına ışık tutan graffitileri, hamamı, kent alanıyla geniş ve zengin bir antik kent olan ve Total Oil Türkiye’nin desteklediği Smyrna’yı Kazı Başkanı DEÜ arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Akın Ersoy’la birlikte gezdik ve çalışmalardaki yenilikleri dinledik...