Ana içeriğe atla

Selçuk Yedi Uyurlar Efsanesi

Türkiye'nin Kültğr Portalı'nda yer alan Selçuk'ta bulunan Yedi Uyurlar Mağarası ve bu mağaraya ilişkin efsaneyi sizler için blogumuzda paylaştık. Yazının orginaline en altta yer alan kaynaklar bölümündeki linkten ulaşabilirsiniz.


Vakti zamanında Dakyanus adlı bir oduncu, her gün Efes Dağları'na gider, akşama kadar topladığı odunları satar, geçimini bu şekilde temin edermiş. Bir gün Dakyanus yerde bir yazılı taş bulmuş. İlgisini çektiği için onu yanına alıp kasabaya getirmiş. Kasabanın bakkalına götürmüş ve onu okumasını rica etmiş. Bakkal kitabeyi okuduktan sonra:

-Sen fakir adamsın, paraya ihtiyacın var. Bırak şu odunculuğu, bu dükkânı sana bırakayım. Yeter ki taşın çıktığı yeri bana göster, taş da senin olsun.

Oduncu kabul etmez ve

-Ben senin dükkanını falan istemem. Eğer okuyacaksan bunu oku, yoksa bırak başkasına okutturayım. deyince;

Bakkal kitabeyi okur ve der ki:

-Sakın taşı kimseye verme, sen cahilsin, bu taşın çıktığı yerde üç küp altın bulacaksın. Zengin olup ilerde kral olacak ve hatta tanrılığını ilan edeceksin.

Oduncu gülmüş ve işine devam etmiş. Fakat söylenen sözleri de düşünmeden edememiş.

Oduncu ertesi gün taşın çıktığı yerleri deşmeye başlamış. Açılan delikte bir tuğlanın altından toprak kayarak deliği büyütmüş ve bir mahzende gerçekten üç küp altın bulmuş. Altınları hemen götürmeye çekinmiş ve her gün peyderpey onları taşımaya başlamış. Oduncu çok iyilik seven bir insan olduğu için fakirlere yardım etmeye ve kasabaya bir hayrat yapmaya karar vermiş.

Derken dönemin kralı ölmüş. O zamanlar kralları halk seçermiş. Kimi kral seçelim derken akla Dakyanus gelmiş. Halk,

-fakirlere yardım ediyor, devlet bütçesine ihtiyacı yok.

Bu düşünce kabul görmüş ve Dakyanus kral seçilmiş.  Dakyanus zamanla çok ünlü bir kral olunca kendini büyük görmeye başlamış ve tanrılığını ilan etmek istemiş. Bir gün vezirlerini toplamış ve bu kararını ilan etmek üzereyken bir sinek musallat olmuş. Sinek kralın kulağına, gözüne, burnuna, ağzına konmuş.

Buna rağmen kral:

- Arkadaşlar! Bir sinek konuşmama mâni oluyor, kısa kesmek isterim. Ben tanrılığımı ilan ediyorum.

Bunu duyan vezirlerden altısı hemen yerinden fırlayarak;

-Fakat bizim tanrımız var. O varken ikinci bir tanrıya inanmamız güçtür.

Kral Dakyanus sinirlenmiş ve onları huzurundan kovmuş. Daha büyük bir kötülük yapmasından korkan altı vezir sarayı terk ederek şehirden kaçarmışlar. Şimdiki Kızlar Cimnazı'nın (Kızıl Gedik) bulunduğu yere gelince, orada köpeği ile bir çoban görmüler ve hadiseyi anlatmışlar. Çoban:

-Benim efendim de aynı şekilde iddialarda bulunuyor, ben de kaçmak istiyorum. Sizinle beraber geleceğim.  

Hepsi beraber şimdiki Yedi Uyuyanlar Mağarası’na girerek derin bir uykuya dalmışlar.

Askerler Efes Dağları'nı aramışlar, fakat onları bulamamışlar. Aradan uzun yıllar geçtikten sonra uyandıkları zaman çok acıktıklarını hissetmişler ve içlerinden biri şehre ekmek almaya inmiş. O zaman Dakyanus ölmüş ve yeni krallar bu zengin kralın hazinelerinin nerede olduğunu merak eder dururlarmış. Bu bakımdan halka verilen bir emirle kimde o devre ait olan bir para bulurlarsa yakalayıp saraya getirmeleri tembih edilmiş. Fırıncı o devrin parasını görünce, adamın saç, sakal ve kıyafetinden şüphelenerek durumu saraya haber vermiş. Zabıtalar hemen adamı yakalayarak geldiği yeri göstermelerini emretmişler. Fakat geldiklerinde mağaranın kapısı tanrının emriyle tekrar kapanmış ve bir daha açılmamış.

Rivayet edilir ki, sonradan Eshab-ı Kehf denen ve mağarada 300 yıl kaldıkları düşünülen yedi uyurların kaç yıl uyudukları şöyle anlaşılmış: Yanlarında bulunan çoban köpeği her yıl tüy değiştirirmiş. Onun yattığı yer bulunmuş ve üst üste duran tüylerden anlaşılmış.

Kaynak: https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/izmir/kulturatlasi/selcukta-yedi-uyurlar-efsanesi

Kaynak: Sabahattin TÜRKOĞLU - Selçuk İlçesi’nde Hasan KİMSESİZ’den derlemiştir. T.F.A.

Görsel: Özlem Mengilli - https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/izmir/kulturatlasi/selcukta-yedi-uyurlar-efsanesi

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sadık Bey Semtinin İsmi Nereden Gelmektedir?

Konak'tan Güzelyalı'ya giderken Vali Konağı ile Köprü durakları arasında yer alan durağın adı Sadık Bey durağıdır. Susuzdede Tepesi'nin kuzey doğusunda Türk Koleji ve Hakimiyet-i Milliye İlkokulu'nun tam arasında kalan bölgededir.  Civarda Sadık Bey'e ait bir heykel bir meydan veya bir sembol yoktur.  Peki kimdir Sadık Bey ve neden bir muhite adını vermiştir? Buyrun beraber okuyalım...

Giraudlar

Toprak mahsullerini ithal değil, ihraç ettiğimiz günlerdi. 1700’lü yılların ortalarıydı ve İzmir, yerel ürünlerin dünya pazarlarına aktarıldığı bir çıkış noktasıydı. Hatta ihracatta on kata ulaşan bir artıştan bahsediliyordu. Zira, “ Batı Avrupa’da sanayi devrimi nedeniyle toprak mahsullerine aşırı ihtiyaç duyuluyordu. ” Jean-Baptiste Giraud’nun Güney Fransa’nın Antibes kentinden İzmir’e gelişi tam da bu döneme rastlamıştı. Takvimler 1761’i gösteriyordu ve Giraud ailesinin ilk üyesi, Marsilyalı bir firma tarafından “ toprak mahsulleri ticareti ” için İzmir’e gönderilmişti. Zamanla aile bu topraklarda kök salacak; Şark Halı, İzmir Yün Fabrikası, İzmir Pamuk Mensucat ve İzmir Basma Fabrikası ile halıcılıktan konfeksiyona bir çok sektörde ilk sınai fabrikaları kuracak; Levanten kültürünü zenginleştirecek; spor güncesine de pek çok başarı ekleyecekti. Cronicles Dergisi'nin 7. sayısında çıkan bu yazıyı, Levantine Heritage görselleri ile birleştirip sizlerle paylaşmak istedik...

Bir Zamanlar İzmir | Palet Restaurant

Palet Restaurant, 2000'li yıllara girmeden mecburen hayatına son vermiş İzmir'e renk katan bir işletmeydi. Kordon'da Alsancak İskelesi'ni geçtikten sonra limana yakın bir yerlerde denizin üzerine kurulmuş enterasan mimarisi ile sembolleşmiş bir eğlence merkeziydi...